sevdiğim bir şiir ya da iyi bir şiir olması değil bu şiiri bloga ad olarak almam. tabii bu demek değil bu şiiri sevmiyorum ya da bu şiir iyi bir şiir değil. seviyorum bu şiiri ve iyi bir şiirdir bu şiir.
ama başka şeyler var bu şiirle beni buluşturan. beni anlatır bu şiir çoğunlayın. bir roman kahramanında ya da bir film karakterinde kendini bulmak daha fiyakalıdır çoğunlayın ama ben bu şiirde buldum kendimi en çok.
"ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında" sözgelimi bu dizeler, sıradan (burada "sıradan" sözcüğüne kötü bir anlam yüklediğim sanılmamalı) bir insan gibi yaşamak isteyip de bunu becerememenin verdiği hissi çok güzel anlatır. yorgun argın işten gelip yemeğini yiyip eşiyle çocuklarıyla televizyon karşısında zaman geçirip uyuyan insana özlemdir bu dizeler. devamlayın,
"... aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?" gerçekçi bir insan, ne olduğunu, ne olmadığını bilen insan tarifi. bu dizelerle beni buluşturan da gerçekiçi olma dışında bir numarası olmayan bir insan olmamdır sanırım. bu yüzden:
"linç edilmem için artık bütün deliller elde(dir) ve
nefretini kazanmışımdır fahişelerin; ayrıca
lanet ediyor(er) bana bakireler de." toplumun güzünde hem temiz hem de "kirli" olanların nefretini kazanmak.. bu biraz iddialı bir çıkarım olsa da biraz temiz biraz kirli olan insan hem temizlerin hem de kirlenmişlerin nefretini kazanır. çünkü o ne temizdir ne de kirli. temiz birisi ona baktığında onun kirli yanlarını, kirli birisi baktığında ise onun temiz yanlarını görecektir. hiç kimse İsa değil. bu böyledir ne yazık ki. bu yüzden arada kalanlar nefretini kazanır "sıradan" olanın. iyi biri değilim ben. kötü de değilim. bir sevgilim:"sen kötü biri değilsin; sadece içinde kötülük yok" demişti. haklıydı. bu yüzdendir bu dizelere yaslanmam da.
"haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar
ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye
kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa
laboratuvarda çalışanlara sorarsanız
ruhum sahte
evi nepal'de kalmış
slovakyalı salyangozdur ruhum
sınıfları doğrudan geçip
gerçekleri gören gençlerin gözünde."
evi nepal'de kalmış slovakyalı bir salyongozdur benim ruhum da. ey kari (okuyan) "nasıl yani?" diyorsundur kuvvetle muhtemel. slovakya, silah sanayisiyle ünlü bir bölge. nepal de malum en büyük ihraç kalemi gerilla olan bir ülke. gerilla ve silah; devrimci sol yapılanmalara bir anıştırma. salyangoz ise malum "müslüman mahallesinde salyongoz satmak gibi bir deyimin nesnesidir. bu ülke solcularına en çok ithaf edilen; bu ülkenin değerleriyle uyuşmayan şeyleri (marksizmi) savunmasıdır malum olduğu üzre. ve bu davranışlarından ötürü 60'lı 70'li yıllarda muhafazakar-sağ kesim tarafından müsülüman mahallesinde salyangoz satmakla suçlanmışlardır solcular. şiirde bir "ben" olarak salyangoz'un seçilmesi sadece yukarıda bahsettiğim şeyleri anıştırmasıyla sınırlı değil. salyangoz yağmur yağdığında çıkar ortaya en çok. yani biraz oportunist bir canlıdır salyangoz ve oportunizm de türk solunun bilinenn en eski hastalığıdır. bu hastalık dönem dönem benim de yakalandığım bir hastalık.
neyse biraz geç oldu. devam edeceğim ama...
https://www.facebook.com/canim.vatanim.9/posts/1841713389190026
YanıtlaSil