14 Haziran 2012 Perşembe

gelecek; gelecek ne getirecek?

birkaç gündür soren kierkegaard'ın bir pasajı gelip dolanıyor dilime. sürekli tekrar ediyorum içimden bu pasajı: "gelecek, gelecek ne getirecek hiçbir şey bilmiyorum. nasıl bir örümcek yuvasından aşağı inerken ayağını basamayacağı boş bir uzam  görürse benim durumum da öyle. bu çok kötü; dahası dayanılacak gibi değil." cümleler tam da bu şekilde olmayabilir ama ne önemi var ki..

bir ara alakasız zamanlarda hatrıma gelen görüntüleri yazıyordum sonra vazgeçtim. çoğu çocukluğuma aitti bu görüntülerin. çocuktum mavi kaplı bir haritaya bakıyordum sık sık. çalayabinsk diye bir yer işaretlenmişti haritada. abim mi ablam mı işaretlemişti hiç öğrenemedim bunu. niye işaretlenmişti çalyabinsk onu da öğrenemedim. o haritadır ki bendeki gitme isteğini kamçılamıştır hep. ama gidemedim hiç, kaldım hep. nükhet abla vardı ablamın arkadaşı. çocuktum ilk o göstermişti bana o haritayı. halının üstüne uzanıp açardım o haritayı. bakardım, bakardım, bakardım... gideceğim yerleri, aşacağım nehirleri, denizleri incelerdim uzun uzun. ama olmadı aşamadım hiçbir nehir ya da denizi. zorunululuklardann ötürü gittim bir yerlere ama hiç istediğim için gidemedim. süleyman'la trene binip konya'ya gitmiştik. kar vardı orta anadolu'da. bozkırda biteviye kar...trenin camından dışarı bakıp, sigara içiyorduk. çocukluğumda düşlediğim yolculuklar gibi değildi ama gidiyorduk.. düzlük ve kar biteviye uzanıyordu. süleyman biyoloji'de okuyan bir kıza aşıktı. yol boyu hiç konuşmamıştık ta konya'ya kadar susmuştuk. ramazan'ın ilk günüydü konya'ya vardığımızda. istasyonda kahvaltı yapmıştık. süleyman tanrı'dan uzaklatığından bahsetmişti. ben?
b
ü
y
k aşklar yolculuklarla başlar. demişti bir şair. (ahmet telli diyordu.) bu dizeyi söylemiştim süleyman'a. beyazevler'de bir evdeydik. çay içiyorduk ve sigara. süleyman kalktı montunu giydi ve dışarı çıktık. doğruca istasayona gitmiştik. peronda bekleyen tren konya'ya gidiyordu. bizde oraya gidecektik...

yol boyu sadece ferfecir'in bu şarkısını dinlemiştik. dışarıda kar ve bozkır biteviye uzanıyordu. biz sigara içiyorduk. bozkır hiç bitmeyecek gibiydi. konya'dan ankara'ya geçmiştik. karanfil'e gittik. cemal süreya karanfil'e her gidişinde sigara içermiş demiştim süleyman'a. bizde karanfilde kaldırıma oturup sigara içmiştik. . armağan terk etmişti beni. kaçıncı terk edişiydi o zaman hatırlamıyorum. alışık olmadığım bir koku vardı ankara'da. birkaç kitapçıya gidip kitap çalmıştık. bazarov'u tanımıştım orada. nhilist bazarov'u. anna sergeyevna'ya yenilen nihilist bazarov'u... sonra istasyona gidip adana'ya dönüş için bilet almıştık. istasyonda oturduğumuz banka adımı kazımıştım. tren yanaşınca gara; süleyman'a "habersizce gara girdi ekspres" dediğimi hatırlıyorum. karlı ukrayna ovalarını değil ama içanadolu ovalarını izlemiştim trenini camından. çalyabinsk'i hatırlamıştım. sonra tulyakova'yı. işte böyle sayın bayan vera tulyakova. her erkeğin hayatında bir vera tulyakova vardır demiştim süleyman'a; saçları saman sarısı kirpikleri mavi bir tulyakova...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.