26 Haziran 2012 Salı

1980 Sonrası Türk Şiiri ve İslamcı Şiirin Yükselişi


GİRİŞ


            Bu dönemin şiirini tanımlamada hangi tabiri kullanacağız? Birçok eleştirmen ve şair bu dönemin şiiri için “kuşak” sözcüğünü kullanmayı teklif ediyor. Nitekim Turan Karataş Dergah dergisinin Ekim 1998 tarihli 104. sayısındaki “Şiir Vadisinde Esen Rüzgar ve Eleştiri Ahlakı” adlı yazısında akım, kuşak, hareket, nesil gibi adlandırmaların içeriğine değinirken “kuşak” terimiyle ilgili olarak yaş yakınlığına vurgu yapar ve aynı kuşağa mensup şairler arasında estetik hiçbir paylaşım olmak zorunda değildir der. (Bu anlamda 80 sonrası Türk şiirinde hayata aynı pencereden bakan, aynı şeyleri savunan, aynı “kavga”yı veren iki şairden birinin imgeci şiirler yazması diğerinin ise anlatımcı şiir yazması da anlamlandırılabilir.) Fakat Ahmet Bozkurt “80’li Yıllar Şiiri İçin Perergonal Bir Açılım” adlı makalesinde (Üç Harf Dergisi, 2007, say.9) bu dönem şairlerinin adını andıktan ve bu isimlerin farklılıklarına değindikten sonra “bu farklılık aslında 80 dönem şiirinin bir kuşak mantığının dışında nasıl bir şiir mühendisliği içerisinde ele alınıp çözümlenmesi gerektiği sorununu önümüze bütün çıplaklığıyla koymaktadır…  Kuşak kavramını ve kuşak tanımlamasını da aslında tüm bu sebeplerden dolayı sakıncalı ve yanlış bulduğumu belirtmem gerekiyor. Kuşak tanımlaması bir nevi şahıslar tarihi oluşturmaktan öte bir şey değildir.” der. Aslında yazar 80 sonrası şairlerinin heterojenliğine değindikten sonra “onlara kuşak dememeliyiz” sözünü etmesi çelişik bir durum arz eder.
            Döneme ad vermekte yardımcı olması adına T. S. Eliot’ un Edebiyat Üzerine Düşünceler adlı kitabındaki şu bölüm yararlı olacaktır: “ Çağımızda şiir kuşakları yirmi yıllık süreçlerden oluşmaktadır. Bununla herhangi bir şairin en iyi eserini yirmi yıl içinde yarattığını söylemek istemiyorum. Şiirde yeni bir okulun veya üslubun ortaya çıkması için yirmi yıllık bir sürenin geçmesi gerektiğini söylüyorum.” (Edebiyat Üzerine Düşünceler, s.117, çev. Sevim Kantarcıoğlu) Bu kısa açıklamaların ışığı altında ben de dönemin şiirini tanımlamada “kuşak” kavramını kullanmayı uygun görüyorum.
1980 şiirinin gelişme ortamının tamamen dergiler olması ve bu dergilerde de gerek dünyaya çok farklı pencerelerden bakan ama aynı türde şiirler yazan şairlerin gerekse de hayata aynı yerden bakan ama farklı türde şiirler yazan şairlerin buluşması dönemin endazeye vurulabilmesini zorlaştıran en önemli nedenlerden biridir. Bu dönemi tahlil etmek, yönelimleri tespit etmek isteyen şairlerin, eleştirmenlerin hemen hepsinin farklı tasnifler yapmasının nedeni de bu olsa gerek. Çünkü yukarıda da söylediğim gibi bu dönemin şiirinde ortak bir İslamcı ya da toplumcu şiir söylemi tekniği yoktur.
            Her tanım ve tasnif bir eleme; her eleme de kaçınılmaz olarak subjektiflik barındırır, diyerek 80 kuşağı şiirine dair yapılan tespitlere geçeyim.
            80 sonrası Türk şiiri ile ilgili Hilmi Yavuz, değerlendirmenin erken olduğunu söyleyerek işe başlıyor ve 80 kuşağı şiiri için tek bir yön işaret ediyor: “Dolaşım değeri yüksek şiir.” Murathan Mungan, küçük İskender, İbrahim Sadri, Yılmaz Erdoğan gibi şairleri de bu şiiri üreten şairler olarak koyuyor. Şairin bu tespiti yaparken Metin Celal, Adnan Özer, Nilgün Marmara, Roni Marquiles gibi şairleri hesaba katmadığı ve tasnif dışı tuttuğu anlaşılıyor.
            80 kuşağı şairlerinin özellikle de bir kısmının üzerinde çok fazla etkisi olduğunu bildiğimiz Nurullah Genç, Şiir Atı dergisine verdiği bir mülakatta 80 kuşağı şiiri için şöyle der: “Batı ile eklemlenme sürecimizin asıl ürünleri 80 sonrası şiirde görülür. Sıradanlığın, cinselliğin, müphemiyetin, sapık eğilimlerin imgeleştirildiği, absürdizmin imgeyle karıştırıldığı bir şiirdir 80’ler şiiri.” Ahmet Mithat Efendi’nin Servet-i Fünun şiiri için söylediklerime ne kadar da benziyor Nurullah Genç’in 80 sonrası şiiri için yaptığı tespitler. Oysa ne Servet-i Fünun şiiri ne de 80 kuşağı şiiri arka planı olmayan köksüz bir şiir değildir. Burada önemli olan bir eleştirmen olarak sizin kökten ne anladığınız ve şiire neler “arka plan” olabilir neler olamaza verdiğiniz cevaptır.
            80 kuşağının önemli isimlerinden Süreyya Evren ise bir kopuş şiiri olarak gördüğü 80 şiiri için şöyle der:” 70’li yılların şiiri aşırı politik olması 80’li yıllar şiirini anlamada önemli bir araçtır. 80’li yıllar kuvvetli bir kırılmanın yaşandığı tarihin adeta bir bıçak gibi kesildiği bir dönemdir. O yüzden geçişler de sert olmuştur.”
            Türk şiirinin serüveninin Türk politik hayatının serüvenine koşut olduğu ön kabulünden yola çıkan Aydın Şimşek ise Üç Nokta dergisinin Kış 2007 (Kasım-Aralık) sayısında 80 kuşağı şiirinin mayasını şu şekilde özetler: “Soldan Gerçekçilik ve  Sosyalist Gerçekçilik adına referans olan bir sığlık, sağdan liberalizm, mistisizm ve dinsel şiddete dayalı bir işbirliği sağlayan yeni ortaklıklar şiire müdahale etmeye başlar.” dedikten sonra, 80 kuşağı şairlerinin yönelimlerini saptayarak şöyle bir tasnif çıkarır ortaya:
·                     Politik bakımdan yararlı olanlarla, estetik bakımdan yararlı olanlar: Bu gruba giren şairler açıklamaların tümünü politikadan alıyorlar şiiri de politik bir tür sanan bu şairin kullandığı imgeler 70’li yılların Toplumcu, Toplumcu Gerçekçi şiirinin kullandığı imgelerdir.
·                     Anlaşılabilir Olmayı Ön Plana Çıkaranlar:
Şiirde tek ölçünün şiiri tüketenlerin bunu anlayıp değerlendirmesi olarak gören şairlerin oluşturduğu bir gruptur.
·                     Anlamsızlığı Kutsayan ya da Tarih Bilincinden Yoksun Şairler:
80 darbesini yarattığı sosyal ve kültürel havanın etkisiyle bireyselleşen öznelerin, kendi iç yolculukların anlatanların oluşturduğu gruptur.
·                     Yeni Şiirin İzleğini Mekan Edinenler:
İkinci Yeni gibi şiir yazmak isteyenlerin dahil edildiği bu grupta Cemal Süreya, Turgut Uyar, Ece Ayhan gibi şairlerin etkisi yoğundur.
·                     Yer altı Şiir, Kara Şiir, Anarşist Şiir:
80’lerden ziyade 90’lar ve 2000’lerde üretilen bu şiirler devamlılığı ve takibi pek mümkün olmadığından ne yazık ki çoğunlukla tasnif dışıdır.
            80 kuşağı şairlerinden birçoğunu karizmatik kişiliği ve şiiriyle derinden etkilenmiş olan Can Yücel, Düşün dergisine verdiği bir mülakatta dönemin şiirini bir anaforun içine düşmüş olarak tasvir eder ve dönemin şiirinin her anlamda siyasallaşmaktan militanlaşmaya kaydığı tespitini yapar. (Düşün Dergisi, Ekim 1986)
            Dönemin şiiri üzerine belki de en çok kafa yoranlardan biri olan Ahmet Oktay ise Defter Dergisine yazdığı bir makalede 80 kuşağı şiirini şu başlıklar altında topluyor:
1.      Siyasal boyutun ya iyice görünmez kılındığı / dıştalandığı ya da alt katmana çekildiği modernist / entellektüalist ve içrekçi eğilimlere de sahip olan imgeci şiir.
2.      Tepkisel bir konuma yerleşen ve siyasal boyutu militanca vurgulayan toplumcu gerçekçi ve militan tavrı fazla öne sürmesine rağmen öykülemeci olmayı tercih eden, yalın söyleyişi öne çıkaran, içrekçi öğelere uzak duran toplumsalcı şiir.
3.      Ezoterik ve politik içerimlere sahip olan, dünyevi olayları eleştirmesini rağmen son kertede maddesel yaşamı ya da tinsel, kültürel yaşamı da uhrevileştirmeyi öngören metafizik / İslamcı şiir.
1980 Kuşağı Türk şiirine çokça kafa yoranlardan bir diğeri de  Baki Asiltürk’tür. Onun 80  başlığı altında incelediği 80 kuşağı şiirine yönelik tasnifi  ise şöyle:
1.      İmgeci Şiir: Yazdıkları başlık altında değerlendirilen şairler için önemli olan estetiktir. Baki Asiltürk’ ün imgeci şiir dediği bu kola Metin Celal “Yeni Türk Şiiri”; Tuğrul Tanyol ise “Yeni İmgeci Şiir” adını verir. Asiltürk’ ün adını bu başlık altında andığı şairler ise şunlardır: Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen, Metin Celal, Mehmet Müfit, Akif Kurtuluş, Seyhan Erözçelik, Enver Ercan, Oktay Taftalı, Ahmet Güntan, Sina Akyol, Nilgün Marmara, Adnan Azar…
2.      Anlatımcı Şiir: Başı sonu, belli bir hikayesi olan, sunuluşunda olay örgüsüne, neden sonuç ilişkisine, olay kahramanlarının ve olayın geçtiği mekanın tasvirine yer veren bir tür olan anlatımcı şiirde adları olan sanatçılar şunlardır: Şavkar Altınel, Roni Marqulies, Turgay Fişekçi…
3.      Folklorik veya Mitolojik Şiir: Adnan Özer’in de “Yeni Halk Şiiri” başlığı altında değerlendirdiği, şiiri halk kültürüne yaslanan  şairlerin dahil edildiği grup. Yaşar Miraç, Adnan Özer, Hüseyin Ferhad, Murathan Mungan, Müslim Çelik’se adı bu başlık altında değerlendirilen şairlerdir.
4.      Mistik-Metafizik Şiir: Şiirlerinde mistik-metafizik kaygıları ön plana çıkaran şairlerin dahil edildiği bu grubun şiirinde Sezai Karakoç, İsmet Özel, A. Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu, Necip Fazıl Kısakürek etkisi görülür. İhsan Deniz, Lale Müldür, Hüseyin Atlansoy, Gürseli İnal, Ali Günvar, Mehmet Ocaktan, Arif Dülger, Osman Konuk da adı bu başlık altında değerlendirilen şairlerdir.
5.      Gelenekselci Şiir: Türk şiiri içerisinde kendilerine Şeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Asaf Halef Çelebi, Behçet Necatigil, Hilmi Yavuz gibi şairleri örnek alan şairlerin oluşturduğu bu eğilimin şairleri ise şunlardır: Osman Hakan, Vural Bahadır Bayrıl, Sefa Kaplan.
6.      Toplumcu Gerçekçi Şiir ve Yenibütün: 12 Eylül darbesinin şiirlerinde en çok konu edinen ve çoğu hapishane kökenli şairlerin dahil edildiği bu grubun şairleri şunlardır: Ahmet Erhan, Salih Bolat, Şükrü Erbaş, Hüseyin Haydar, Orhan Alkaya, Nevzat Çelik, Metin Cengiz, Ali Cengizkan.
7.      Beatnik – Marjinalci Şiir: küçük İskender.
8.      Yeni Garipçi Şiir: Şiirlerinde garip etkisi göze çarpan şairlerin değerlendirildiği bu grupta Sunay Akın, Oğuzhan Akay, Akgün Akova, Metin Üstündağ gibi şairler yer alır.

                 
   1980 KUŞAĞI ve SONRASI TÜRK ŞİİRİ

Bu dönemin şiirini - döneme verilen addan da anlaşılacağı üzere – 12 Eylül 1980 askeri Darbesiyle açıklamak adettendir. Fakat bu adlandırma gerek o dönemde üretilen şiiri gerekse de o dönemde günümüze kadar üretilen şiiri açıklamakta yetersizdir. Daha doğru bir ifadeyle 12 Eylül 1980 Darbesi döneminin tüm sanatsal ve siyasal atmosferini açıklamada panchreston bir terim olarak kullanılmıştır. Bu da bizim dönemin şiirini sağlıklı bir biçimde tahlil edemememize sebep olmaktadır. Oysa aşağıda da göreceğimiz üzere 12 Eylül Darbesinin yarattığı siyasal ortam dönemin şiirine sadece belli noktalarda doğrudan etki etmiştir.
Birçok araştırmacı, şair ve yazara göre 80 kuşağı ve sonrasında şiirimizde dört yönelim göze çarpmaktadır. Bu sayı bazen Baki Asiltürk gibi araştırmacılarda  zorlama eklemelerle sekize kadar çıksa da temel olarak ortalama dört eğilimle açıklanabilir bu dönemin şiiri:
1.      Toplumcu şiir
2.      İslamcı şiir
3.      İmgeci şiir
4.      Günlük tüketime yönelik popüler şiir
Bu dört yönelimin ortaya çıkışını, gelişimini incelediğimizde 12 Eylül
Darbesinin yarattığı baskıcı ortamın doğrudan bir etkisini göremeyiz. Çünkü bilindiği gibi gerek toplumcu şiir gerekse imgeci şiir Türk Edebiyatında 12 Eylül’den önce de vardı. 12 Eylül bu akımları ortaya çıkarmadı, sadece bu akımların sözcük dağarcığına bir iki yeni sözcük veya imge ekledi. Sözgelimi toplumcu şiirde yine kavga, zafer, umut gibi kavramlar işlendi. Buna ek olarak 12 Eylül Darbesinden sonra işkence ve hapis gibi yeni argümanlar girdi toplumcu şiirin dağarcığına. İmgeci şiir ise zaten en yetkin örneklerini İkinci Yenicilerle vermiştir ve veriyordu 12 Eylül sürecinde. Bu kuşağın imgeci şairlerinin şiirlerine İkinci Yeniceler 12 Eylül Askeri Darbesinden daha çok etki etmiştir. Yine de 12 Eylül bu şiire korku, siniklik, çocukluğa özlem gibi bir iki yeni imge eklenmesine vesile olmuştur.
Peki bu kuşağın şiirinin şekillenmesine sebep olan ve asıl tartışılması gereken sebep nedir? Bu kuşağın şiirini ortaya çıkaran, onu şekillendiren ana etken olmayan 12 Eylül darbesi Türk toplumunun geleceğinin şekillenmesinde çok büyük bir öneme sahip olan 24 Ocak Kararlarının ikamesinde etkili olmasının dışında Türk şiirine herhangi bir doğrudan etkisi söz konusu değildir.
Bu son paragraf şu cümlenin hazırlayıcısıdır: 80 kuşağı Türk şiirinin şekillenmesinde ve gelişmesinde ana etken 24 Ocak Kararlarının Türk toplumunda yarattığı değişimdir. 
Yukarıda da üstü kapalı olarak değindiğimiz gibi 80 sonrası Türk şiirindeki dört yönelimden sadece ikisi 80 kuşağına özgüdür ve bu yönelimleri de etkileyen, şekillendiren değişme 24 Ocak Kararlarının sonucunda ortaya çıkmıştır: 24 Ocak Kararları öncesi ithal ikamesine dayalı ekonomik formasyonumuz; 24 Ocak Kararları ile beraber rafa kaldırılmış ve ithal ikamesinin yerli sanayiyi geliştirmeye ve korumaya yönelik uygulamalar terk edilerek işsizlik; tarımın ikinci plana itilmesiyle de büyük şehirlere göç gibi sorunlar baş göstermiştir. Anılan bu işsizlik ve göç büyük şehirlerde gecekondulaşmaya neden olmuştur. İşte bu gecekondulaşma 80 sonrası şiirinin özgün eğilimleri olan İslamcı şiiri ve tüketime dayalı popüler şiiri besleyen kaynak olmuştur.
Şimdi artık 80 kuşağı Türk şiirinin ana eğilimlerine bu ve eğilimlerin genel özelliklerine dair düşüncelerimizi açıklamaya geçebiliriz.

1-   Toplumcu Şiir
12 Eylül askeri darbesinin en çok etkilediği şiir türü hiç kuşkusuz Toplumcu Şiirdir. Her ne kadar şiiri bu bahiste değerlendirilen şairlerin birçoğu somut anlamda doğrudan doğruya bu askeri darbeden etkilenmemişse de ruhsal anlamda etkilendikleri muhakkaktır.
Bu kuşağın şairlerinin 70’li yılların toplumcu şiirine bir katkısı olmuş mudur sorusu sanırım bu dönemi tahlil edebilmemizin anahtarı olacaktır.
Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Attilla  İlhan gibi önemli toplumcu gerçekçi şairlerin 70’li yılların şairlerine veya 80’lerin şairlerine etkisinin estetik anlamda olmadığı aksine sadece bu sanatçıların “karizmatik” kişiliğinin adı anılan şairler üzerinde etkili olduğu bu gün artık aşikardır. 70’li yılların toplucu şiirine 80’li yılların toplumcu şairlerinin kattığı tek şey belki de hapishane ve yenilmişlik jargonudur. Bu anlamda hiç de orijinal olmayan bu dönemin toplumcu şiiri zaten kısıtlı olan 70’li yılların şiir söyleme geleneğine bir şey katamamıştır.
Nitekim gösteri dergisinin Ekim 1998 sayısında Hasan Bülent Kahraman, 80 kuşağı Toplumcu Gerçekçileri için şöyle der: “ Toplumcu şairlerin 80 öncesinde ve sonrasında ele aldıkları hemen hiçbir önemli mesele yoktur. Teorik düzeyde ne biçim ne içerik bağlamında irdelenen hemen hiçbir önemli sorunsal söz konusu değildir”.(Toplumcu Şiirimizin Bugünü ve Gelişme Çizgileri, Gösteri Dergisi, Ekim,1998)
Şiiri bir nesne kılan – oysa şiir özne olmak ister hep-  bu dönemin toplumcu gerçekçileri en özet haliyle küçük burjuva hazır duyarlılığına hitap eden şiirler yazdılar. Ortaya toplumcu gerçekçi olmak yerine bir hapishane şiiri çıktı. Toplumcu şiirin temellendiği mekan olarak hapishanelere vurgu yapan Metin Celal oradan gelen toplumcu şairlerin şiirlerinin sadece içeriklerinden dolayı yüceltildiğini söyler. (Metin Celal, Yeni Türk Şiiri, Çizgi Yay. İst. 1999. s.33) Nitekim benzer bir tespit Mehmet H.Doğan’ın “Türkiye Dosyası: Şiir 1980-1990” adlı yazısında da vardır. (Varlık Dergisi, say.998, Kasım 1990) Şiirin içeriği şiirden bağımsız yaşayan bir gerçeklik olarak şiirin kendisinden önce de var olduğu için bir şiiri değerli kılmaya yetmez. Bu anlamda içeriği önceleyen her şiir gibi 80’li yılların şiiri de ne yazık ki kötü bir şiir olarak geçecektir kayıtlara.
Dönemin bu minval üzere şiir yazan başlıca şairleri şunlardır: Ahmet Erhan, Salih Bolat, Şükrü Erbaş, Hüseyin Haydar, Orhan Alkaya, Nevzat Çelik, Ali Cengizkan, Metin Cengiz gibi şairlerdir.



2- İslamcı Şiir

Tüm dünyayı dalga dalga saran 60’lı ve 70’li yılların sol tandanslı değişim rüzgarları 80’li yıllarla beraber tüm dünyada etkisini yitirmeye başladı. Ülkemizde bu etkinin sönme nedenleri epey çoktur. Bu nedenleri burada tartışmaya ayrıca gerek yok...
80’li yıllar tüm dünyada İslam’ın siyasallaşma sürecini tamamladığı yıllar olarak yaşandı. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Filistin olayları ve İran devrimi gibi bazı gelişmeler, İslamcı cemaatlerin, örgütlerin tüm dünyada yankı getiren eylemlere imza atmaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra özellikle Arap yarımadası ve Orta Doğu’da yaşayan Müslümanların “zulme” uğradıkları kolektif bilinci gibi bazı etkenler ve özellikle Muhammed Abduh, Ali Şeriati, Fazlu’r- Rahman, Muhammed İkbal, Seyyid Kutub gibi modernist İslam düşünürlerinin İslam’ı laisiteye hakim kılma yönündeki tezleri tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yankısını buldu. Nitekim Ütopya, İkindi Yazıları, Çete, Ayane, Yedi İklim, Albatros, Dergah, Kayıtlar, Esra Yazıları, Kelime, Kardelen, İnsan, Varide, İkinci Fecir, Meşale, Mina, Bürde gibi dergiler etrafında toplanan genç şairler bu yükselen yeni dalganın –İslamcı dalganın- şiirini söylemeye başladılar. Her ne kadar kendilerine “İslamcı” şair demeseler de yazdıkları şiirin argümanlarını doğrudan İslamiyet’ten ve onun siyasallaşma sürecinden ikame ettikleri için bu adla anılmaları gayet doğaldır.
80’li yıllarda İslamcı şiirin yükselişi bir vakıadır. Metin Celal, İslamcı şiirin bu yükselişini “Yeni Türk Şiiri” kitabının 46 ve 47. sayfalarında Necip Fazıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel, A.Cahit Zarifoğlu gibi isimlerin karizmatik kişiliklerinin şiire hevesli genç Müslümanlar üzerindeki etkisiyle açıklar. Bu tespit bazı yönleriyle eksiktir: Öncelikle Necip Fazıl’ın 70’lerin sonunda 80’lerin başında yayımladığı meşhur Rapor günlüklerinde Milli Görüşçüleri yerden yere vurup milliyetçi cenaha geçtiğini ilan etmesi şiire meraklı genç Müslümanların Necip Fazıl’ın şiirine ve düşüncelerine mesafeli yaklaşmalarına neden olmuştur 80’li yılların başında. Kaldı ki İslamcı cenah bu gün bile Necip Fazıl’a bu mesafeyi korumaktadır. Sezai Karakoç’un “kavga”yı dışarıda bırakan şiiri de siyasallaşan İslam’ın tabiatına uygun değildi. Geriye Cahit Zarifoğlu ve İsmet Özel kalıyor ki bu şairlerin 80 kuşağı İslamcı şairlerini derinden etkilediği doğrudur. Burada ilginç bir noktaya daha işaret etmek gerekiyor ki o da Mehmet Akif gibi şiiri ve İslam’ı yücelten birinin 80 kuşağı İslamcı şairlerini neredeyse hiç etkilememesiydi.
Peki neydi gerçekten İslamcı şiirin bu yükselme öyküsünün nedeni?
Sanat kendine akacak yeni bir damar buldu mu o yöne doğru akma eğilimindedir. 80’lerden sonra yaşanan İslam Modernizmi söylenecek yeni sözler çıkardı ortaya. Görsel ve anlatıma dayalı sanatlara eskiden beri meyli olmayan; buna karşın köklü bir şiir söyleme geleneği olan İslamcılar için şiir yaşadıkları bu modernizmin getirdiği yenilikleri dıştalamanın yegane aracı oldu ve genç Müslüman şairler bu argümanları şiir yoluyla yeniden ürettiler.
İslamcı şiirin yükselme nedenleri sayılırken yukarıda da gördüğümüz gibi sadece bazı yerli şairlerin adı anılır. Oysa tüm dünyada siyasal İslamcı söylemin en önemli isimlerinden biri olan Pakistanlı şair ve hukukçu Muhammed İkbal, bizim genç Müslüman şairleri bizim eski İslamcı şairlerden daha fazla etkilemiştir. Onun özellikle “Genç Hindistanlı Mücahitler” adıyla yayınladığı şiirlerinin etkisiyle Hindistan’ın sömürgeci İngiltere’ye karşı ayaklanması 80 kuşağının politize olmuş şairleri üzerinde bizim yerli şairlerden daha çok etki ettiği muhakkaktır. 
İslamcı şiirin yükselme nedenlerinden bir diğeri de hiç kuşkusuz İslamcı şairlerin dergi çıkarmak, kitap basmak için gereken finans sorunlarının bulunmamasıdır. Cemaat kültürünün getirdiği dayanışmacılık yetenekli şairlerin finans sorununu hallediyor ve böylece normal şartlarda şiirini hiçbir dergide yayınlatamayacak genç şairler şiirlerin yayınlatma fırsatı buluyor ve üstelik bu şiirler bir okuyucu kitlesi buluyordu. Bu da şairlere sınırlı bir çevrede de olsa şöhret kazandırıyordu. Genç bir şairin arayıp da bulamayacağı şey…
Adı bu bahiste değerlendirilebilecek belli başlı şairler şunlardır: İlhami Çiçek, Turan Koç, Mehmet Ocaktan, Necat Çavuş, İhsan Deniz, Hüseyin Atlansoy, Hakan Albayrak, Sıtkı Caney, Osman Konuk, Bedri Gencer, Mevlana İdris, Cevdet Koral, Yüksel Peker, Süleyman Can Portakal, Ali Sali.
Bunların haricinde İslamcı olmasa da şiirleri “geleneksel-muhafazakar şiir” başlığı altında incelenebilecek bazı şairler de vardır. Bu şairlerin şiirlerinde özellikle Şeyh Galip, Yahya Kemal, Hilmi Yavuz, Erdem Beyazıt gibi şairlerin etkisi görülür. Osman Hakan, Adem Turan, Ulvi Ali, Vural Bahadır Bayrıl, Sefa Kaplan gibi şairler de gelenekselci olarak adlandırılabilecek bazı şairlerimizdir.

3-İmgeci Şiir

Şiir ve genel anlamda estetik üzerine düşünen, şiirlerinde şiirin asli unsuru olan imgeyi önceleyen şairlerin şiiridir bu bahsin konusu. Tek amaçları şiir yazmak olan bu eğilimdeki şairlerin şiiri zaman zaman İkinci Yeni’nin kötü bir taklidi olarak değerlendirilse de 80 kuşağı şiiri içinde şiiri önceleyen tek eğilim olduğu için kuşağın önemli şairlerinden Mehmet Celal bu şiiri “Yeni Türk Şiiri” olarak adlandırır. Gerçi kendinden başka da hiç kimse bu ismi kullanmaz. Bu minval üzere şiir yazanların şiirinde önemli bir İkinci Yeni etkisi göze çarpar. Öyle ki Osman Konuk benim adını bu bahiste anacağım birçok şair için “80 kuşağının Ecegiller Kanadı” tabirini kullanmıştır.
Adı bu bahiste anılabilecek 80 kuşağı bazı şairler ise şunlardır: Metin Celal, Tuğrul Tanyol, küçük İskender, Mehmet Müfit, Akif Kurtuluş, Seyhan Erözçelik, Enver Ercan, Oktay Taftalı, Sina Akyol, Nilgün Marmara, Adnan Azar, Mustafa Irgat…


4- Dolaşım Değeri Yüksek Popüler Şiir

Bu başlık altında değerlendirilecek şiirlerin hiçbir estetik değeri olmadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak burada ayrıca bir değerlendirme yapmak gereksizdir. Fakat bir sosyoloğun doğrudan 24 Ocak kararlarının yarattığı tüketim kültürünün şiire bu etkisini incelemesi yararlı olacaktır.




           








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.