GİRİŞ
Bu
dönemin şiirini tanımlamada hangi tabiri kullanacağız? Birçok eleştirmen ve
şair bu dönemin şiiri için “kuşak” sözcüğünü kullanmayı teklif ediyor. Nitekim Turan
Karataş Dergah dergisinin Ekim 1998 tarihli 104. sayısındaki “Şiir Vadisinde
Esen Rüzgar ve Eleştiri Ahlakı” adlı yazısında akım, kuşak, hareket, nesil gibi
adlandırmaların içeriğine değinirken “kuşak” terimiyle ilgili olarak yaş
yakınlığına vurgu yapar ve aynı kuşağa mensup şairler arasında estetik hiçbir
paylaşım olmak zorunda değildir der. (Bu anlamda 80 sonrası Türk şiirinde
hayata aynı pencereden bakan, aynı şeyleri savunan, aynı “kavga”yı veren iki
şairden birinin imgeci şiirler yazması diğerinin ise anlatımcı şiir yazması da
anlamlandırılabilir.) Fakat Ahmet Bozkurt “80’li Yıllar Şiiri İçin Perergonal
Bir Açılım” adlı makalesinde (Üç Harf Dergisi, 2007, say.9) bu dönem
şairlerinin adını andıktan ve bu isimlerin farklılıklarına değindikten sonra
“bu farklılık aslında 80 dönem şiirinin bir kuşak mantığının dışında nasıl bir
şiir mühendisliği içerisinde ele alınıp çözümlenmesi gerektiği sorununu önümüze
bütün çıplaklığıyla koymaktadır… Kuşak
kavramını ve kuşak tanımlamasını da aslında tüm bu sebeplerden dolayı sakıncalı
ve yanlış bulduğumu belirtmem gerekiyor. Kuşak tanımlaması bir nevi şahıslar
tarihi oluşturmaktan öte bir şey değildir.” der. Aslında yazar 80 sonrası
şairlerinin heterojenliğine değindikten sonra “onlara kuşak dememeliyiz” sözünü
etmesi çelişik bir durum arz eder.
Döneme ad vermekte yardımcı olması
adına T. S. Eliot’ un Edebiyat Üzerine Düşünceler adlı kitabındaki şu bölüm
yararlı olacaktır: “ Çağımızda şiir kuşakları yirmi yıllık süreçlerden
oluşmaktadır. Bununla herhangi bir şairin en iyi eserini yirmi yıl içinde
yarattığını söylemek istemiyorum. Şiirde yeni bir okulun veya üslubun ortaya
çıkması için yirmi yıllık bir sürenin geçmesi gerektiğini söylüyorum.”
(Edebiyat Üzerine Düşünceler, s.117, çev. Sevim Kantarcıoğlu) Bu kısa
açıklamaların ışığı altında ben de dönemin şiirini tanımlamada “kuşak”
kavramını kullanmayı uygun görüyorum.
1980 şiirinin gelişme ortamının tamamen dergiler olması ve bu dergilerde
de gerek dünyaya çok farklı pencerelerden bakan ama aynı türde şiirler yazan
şairlerin gerekse de hayata aynı yerden bakan ama farklı türde şiirler yazan
şairlerin buluşması dönemin endazeye vurulabilmesini zorlaştıran en önemli
nedenlerden biridir. Bu dönemi tahlil etmek, yönelimleri tespit etmek isteyen
şairlerin, eleştirmenlerin hemen hepsinin farklı tasnifler yapmasının nedeni de
bu olsa gerek. Çünkü yukarıda da söylediğim gibi bu dönemin şiirinde ortak bir
İslamcı ya da toplumcu şiir söylemi tekniği yoktur.
Her tanım ve tasnif bir eleme; her
eleme de kaçınılmaz olarak subjektiflik barındırır, diyerek 80 kuşağı şiirine
dair yapılan tespitlere geçeyim.
80 sonrası Türk şiiri ile ilgili
Hilmi Yavuz, değerlendirmenin erken olduğunu söyleyerek işe başlıyor ve 80
kuşağı şiiri için tek bir yön işaret ediyor: “Dolaşım değeri yüksek şiir.”
Murathan Mungan, küçük İskender, İbrahim Sadri, Yılmaz Erdoğan gibi şairleri de
bu şiiri üreten şairler olarak koyuyor. Şairin bu tespiti yaparken Metin Celal,
Adnan Özer, Nilgün Marmara, Roni Marquiles gibi şairleri hesaba katmadığı ve
tasnif dışı tuttuğu anlaşılıyor.
80 kuşağı şairlerinin özellikle de
bir kısmının üzerinde çok fazla etkisi olduğunu bildiğimiz Nurullah Genç, Şiir
Atı dergisine verdiği bir mülakatta 80 kuşağı şiiri için şöyle der: “Batı ile
eklemlenme sürecimizin asıl ürünleri 80 sonrası şiirde görülür. Sıradanlığın,
cinselliğin, müphemiyetin, sapık eğilimlerin imgeleştirildiği, absürdizmin
imgeyle karıştırıldığı bir şiirdir 80’ler şiiri.” Ahmet Mithat Efendi’nin
Servet-i Fünun şiiri için söylediklerime ne kadar da benziyor Nurullah Genç’in
80 sonrası şiiri için yaptığı tespitler. Oysa ne Servet-i Fünun şiiri ne de 80 kuşağı
şiiri arka planı olmayan köksüz bir şiir değildir. Burada önemli olan bir
eleştirmen olarak sizin kökten ne anladığınız ve şiire neler “arka plan”
olabilir neler olamaza verdiğiniz cevaptır.
80 kuşağının önemli isimlerinden
Süreyya Evren ise bir kopuş şiiri olarak gördüğü 80 şiiri için şöyle der:”
70’li yılların şiiri aşırı politik olması 80’li yıllar şiirini anlamada önemli
bir araçtır. 80’li yıllar kuvvetli bir kırılmanın yaşandığı tarihin adeta bir
bıçak gibi kesildiği bir dönemdir. O yüzden geçişler de sert olmuştur.”
Türk şiirinin serüveninin Türk
politik hayatının serüvenine koşut olduğu ön kabulünden yola çıkan Aydın Şimşek
ise Üç Nokta dergisinin Kış 2007 (Kasım-Aralık) sayısında 80 kuşağı şiirinin
mayasını şu şekilde özetler: “Soldan Gerçekçilik ve Sosyalist Gerçekçilik adına referans olan bir
sığlık, sağdan liberalizm, mistisizm ve dinsel şiddete dayalı bir işbirliği
sağlayan yeni ortaklıklar şiire müdahale etmeye başlar.” dedikten sonra, 80
kuşağı şairlerinin yönelimlerini saptayarak şöyle bir tasnif çıkarır ortaya:
·
Politik bakımdan yararlı olanlarla, estetik
bakımdan yararlı olanlar: Bu gruba giren şairler açıklamaların tümünü
politikadan alıyorlar şiiri de politik bir tür sanan bu şairin kullandığı
imgeler 70’li yılların Toplumcu, Toplumcu Gerçekçi şiirinin kullandığı
imgelerdir.
·
Anlaşılabilir Olmayı Ön Plana Çıkaranlar:
Şiirde tek
ölçünün şiiri tüketenlerin bunu anlayıp değerlendirmesi olarak gören şairlerin
oluşturduğu bir gruptur.
·
Anlamsızlığı Kutsayan ya da Tarih Bilincinden
Yoksun Şairler:
80 darbesini
yarattığı sosyal ve kültürel havanın etkisiyle bireyselleşen öznelerin, kendi
iç yolculukların anlatanların oluşturduğu gruptur.
·
Yeni Şiirin İzleğini Mekan Edinenler:
İkinci Yeni gibi
şiir yazmak isteyenlerin dahil edildiği bu grupta Cemal Süreya, Turgut Uyar,
Ece Ayhan gibi şairlerin etkisi yoğundur.
·
Yer altı Şiir, Kara Şiir, Anarşist Şiir:
80’lerden ziyade
90’lar ve 2000’lerde üretilen bu şiirler devamlılığı ve takibi pek mümkün
olmadığından ne yazık ki çoğunlukla tasnif dışıdır.
80 kuşağı şairlerinden birçoğunu
karizmatik kişiliği ve şiiriyle derinden etkilenmiş olan Can Yücel, Düşün
dergisine verdiği bir mülakatta dönemin şiirini bir anaforun içine düşmüş
olarak tasvir eder ve dönemin şiirinin her anlamda siyasallaşmaktan
militanlaşmaya kaydığı tespitini yapar. (Düşün Dergisi, Ekim 1986)
Dönemin şiiri üzerine belki de en
çok kafa yoranlardan biri olan Ahmet Oktay ise Defter Dergisine yazdığı bir
makalede 80 kuşağı şiirini şu başlıklar altında topluyor:
1.
Siyasal boyutun ya iyice görünmez kılındığı /
dıştalandığı ya da alt katmana çekildiği modernist / entellektüalist ve içrekçi
eğilimlere de sahip olan imgeci şiir.
2.
Tepkisel bir konuma yerleşen ve siyasal boyutu
militanca vurgulayan toplumcu gerçekçi ve militan tavrı fazla öne sürmesine rağmen
öykülemeci olmayı tercih eden, yalın söyleyişi öne çıkaran, içrekçi öğelere
uzak duran toplumsalcı şiir.
3.
Ezoterik ve politik içerimlere sahip olan, dünyevi
olayları eleştirmesini rağmen son kertede maddesel yaşamı ya da tinsel,
kültürel yaşamı da uhrevileştirmeyi öngören
metafizik / İslamcı şiir.
1980 Kuşağı Türk şiirine çokça kafa yoranlardan bir diğeri de Baki Asiltürk’tür. Onun 80 başlığı altında incelediği 80 kuşağı şiirine
yönelik tasnifi ise şöyle:
1.
İmgeci Şiir: Yazdıkları başlık altında değerlendirilen
şairler için önemli olan estetiktir. Baki Asiltürk’ ün imgeci şiir dediği bu
kola Metin Celal “Yeni Türk Şiiri”; Tuğrul Tanyol ise “Yeni İmgeci Şiir” adını
verir. Asiltürk’ ün adını bu başlık altında andığı şairler ise şunlardır:
Tuğrul Tanyol, Haydar Ergülen, Metin Celal, Mehmet Müfit, Akif Kurtuluş, Seyhan
Erözçelik, Enver Ercan, Oktay Taftalı, Ahmet Güntan, Sina Akyol, Nilgün
Marmara, Adnan Azar…
2.
Anlatımcı Şiir: Başı sonu, belli bir hikayesi olan,
sunuluşunda olay örgüsüne, neden sonuç ilişkisine, olay kahramanlarının ve
olayın geçtiği mekanın tasvirine yer veren bir tür olan anlatımcı şiirde adları
olan sanatçılar şunlardır: Şavkar Altınel, Roni Marqulies, Turgay Fişekçi…
3.
Folklorik veya Mitolojik Şiir: Adnan Özer’in de “Yeni
Halk Şiiri” başlığı altında değerlendirdiği, şiiri halk kültürüne yaslanan şairlerin dahil edildiği grup. Yaşar Miraç,
Adnan Özer, Hüseyin Ferhad, Murathan Mungan, Müslim Çelik’se adı bu başlık
altında değerlendirilen şairlerdir.
4.
Mistik-Metafizik Şiir: Şiirlerinde mistik-metafizik
kaygıları ön plana çıkaran şairlerin dahil edildiği bu grubun şiirinde Sezai
Karakoç, İsmet Özel, A. Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu, Necip Fazıl Kısakürek
etkisi görülür. İhsan Deniz, Lale Müldür, Hüseyin Atlansoy, Gürseli İnal, Ali
Günvar, Mehmet Ocaktan, Arif Dülger, Osman Konuk da adı bu başlık altında
değerlendirilen şairlerdir.
5.
Gelenekselci Şiir: Türk şiiri içerisinde kendilerine
Şeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Asaf Halef Çelebi, Behçet Necatigil,
Hilmi Yavuz gibi şairleri örnek alan şairlerin oluşturduğu bu eğilimin şairleri
ise şunlardır: Osman Hakan, Vural Bahadır Bayrıl, Sefa Kaplan.
6.
Toplumcu Gerçekçi Şiir ve Yenibütün: 12 Eylül
darbesinin şiirlerinde en çok konu edinen ve çoğu hapishane kökenli şairlerin
dahil edildiği bu grubun şairleri şunlardır: Ahmet Erhan, Salih Bolat, Şükrü
Erbaş, Hüseyin Haydar, Orhan Alkaya, Nevzat Çelik, Metin Cengiz, Ali Cengizkan.
7.
Beatnik – Marjinalci Şiir: küçük İskender.
8.
Yeni Garipçi Şiir: Şiirlerinde garip etkisi göze çarpan
şairlerin değerlendirildiği bu grupta Sunay Akın, Oğuzhan Akay, Akgün Akova,
Metin Üstündağ gibi şairler yer alır.
1980 KUŞAĞI ve SONRASI TÜRK ŞİİRİ
Bu dönemin şiirini - döneme verilen addan da anlaşılacağı üzere – 12
Eylül 1980 askeri Darbesiyle açıklamak adettendir. Fakat bu adlandırma gerek o
dönemde üretilen şiiri gerekse de o dönemde günümüze kadar üretilen şiiri
açıklamakta yetersizdir. Daha doğru bir ifadeyle 12 Eylül 1980 Darbesi
döneminin tüm sanatsal ve siyasal atmosferini açıklamada panchreston bir terim
olarak kullanılmıştır. Bu da bizim dönemin şiirini sağlıklı bir biçimde tahlil
edemememize sebep olmaktadır. Oysa aşağıda da göreceğimiz üzere 12 Eylül
Darbesinin yarattığı siyasal ortam dönemin şiirine sadece belli noktalarda
doğrudan etki etmiştir.
Birçok araştırmacı, şair ve yazara göre 80 kuşağı ve sonrasında
şiirimizde dört yönelim göze çarpmaktadır. Bu sayı bazen Baki Asiltürk gibi
araştırmacılarda zorlama eklemelerle
sekize kadar çıksa da temel olarak ortalama dört eğilimle açıklanabilir bu
dönemin şiiri:
1.
Toplumcu şiir
2.
İslamcı şiir
3.
İmgeci şiir
4.
Günlük tüketime yönelik popüler şiir
Bu dört yönelimin ortaya çıkışını, gelişimini incelediğimizde 12 Eylül
Darbesinin
yarattığı baskıcı ortamın doğrudan bir etkisini göremeyiz. Çünkü bilindiği gibi
gerek toplumcu şiir gerekse imgeci şiir Türk Edebiyatında 12 Eylül’den önce de
vardı. 12 Eylül bu akımları ortaya çıkarmadı, sadece bu akımların sözcük
dağarcığına bir iki yeni sözcük veya imge ekledi. Sözgelimi toplumcu şiirde
yine kavga, zafer, umut gibi kavramlar işlendi. Buna ek olarak 12 Eylül
Darbesinden sonra işkence ve hapis gibi yeni argümanlar girdi toplumcu şiirin
dağarcığına. İmgeci şiir ise zaten en yetkin örneklerini İkinci Yenicilerle
vermiştir ve veriyordu 12 Eylül sürecinde. Bu kuşağın imgeci şairlerinin
şiirlerine İkinci Yeniceler 12 Eylül Askeri Darbesinden daha çok etki etmiştir.
Yine de 12 Eylül bu şiire korku, siniklik, çocukluğa özlem gibi bir iki yeni
imge eklenmesine vesile olmuştur.
Peki bu kuşağın şiirinin şekillenmesine sebep olan ve asıl tartışılması
gereken sebep nedir? Bu kuşağın şiirini ortaya çıkaran, onu şekillendiren ana
etken olmayan 12 Eylül darbesi Türk toplumunun geleceğinin şekillenmesinde çok
büyük bir öneme sahip olan 24 Ocak Kararlarının ikamesinde etkili olmasının
dışında Türk şiirine herhangi bir doğrudan etkisi söz konusu değildir.
Bu son paragraf şu cümlenin hazırlayıcısıdır: 80 kuşağı Türk şiirinin
şekillenmesinde ve gelişmesinde ana etken 24 Ocak Kararlarının Türk toplumunda
yarattığı değişimdir.
Yukarıda da üstü kapalı olarak değindiğimiz gibi 80 sonrası Türk
şiirindeki dört yönelimden sadece ikisi 80 kuşağına özgüdür ve bu yönelimleri
de etkileyen, şekillendiren değişme 24 Ocak Kararlarının sonucunda ortaya
çıkmıştır: 24 Ocak Kararları öncesi ithal ikamesine dayalı ekonomik
formasyonumuz; 24 Ocak Kararları ile beraber rafa kaldırılmış ve ithal
ikamesinin yerli sanayiyi geliştirmeye ve korumaya yönelik uygulamalar terk
edilerek işsizlik; tarımın ikinci plana itilmesiyle de büyük şehirlere göç gibi
sorunlar baş göstermiştir. Anılan bu işsizlik ve göç büyük şehirlerde
gecekondulaşmaya neden olmuştur. İşte bu gecekondulaşma 80 sonrası şiirinin
özgün eğilimleri olan İslamcı şiiri ve tüketime dayalı popüler şiiri besleyen
kaynak olmuştur.
Şimdi artık 80 kuşağı Türk şiirinin ana eğilimlerine bu ve eğilimlerin
genel özelliklerine dair düşüncelerimizi açıklamaya geçebiliriz.
1- Toplumcu Şiir
12 Eylül askeri darbesinin en çok etkilediği şiir türü hiç kuşkusuz
Toplumcu Şiirdir. Her ne kadar şiiri bu bahiste değerlendirilen şairlerin
birçoğu somut anlamda doğrudan doğruya bu askeri darbeden etkilenmemişse de
ruhsal anlamda etkilendikleri muhakkaktır.
Bu kuşağın şairlerinin 70’li yılların toplumcu şiirine bir katkısı olmuş
mudur sorusu sanırım bu dönemi tahlil edebilmemizin anahtarı olacaktır.
Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Attilla
İlhan gibi önemli toplumcu gerçekçi şairlerin 70’li yılların şairlerine
veya 80’lerin şairlerine etkisinin estetik anlamda olmadığı aksine sadece bu
sanatçıların “karizmatik” kişiliğinin adı anılan şairler üzerinde etkili olduğu
bu gün artık aşikardır. 70’li yılların toplucu şiirine 80’li yılların toplumcu
şairlerinin kattığı tek şey belki de hapishane ve yenilmişlik jargonudur. Bu
anlamda hiç de orijinal olmayan bu dönemin toplumcu şiiri zaten kısıtlı olan
70’li yılların şiir söyleme geleneğine bir şey katamamıştır.
Nitekim gösteri dergisinin Ekim 1998 sayısında Hasan Bülent Kahraman, 80
kuşağı Toplumcu Gerçekçileri için şöyle der: “ Toplumcu şairlerin 80 öncesinde
ve sonrasında ele aldıkları hemen hiçbir önemli mesele yoktur. Teorik düzeyde
ne biçim ne içerik bağlamında irdelenen hemen hiçbir önemli sorunsal söz konusu
değildir”.(Toplumcu Şiirimizin Bugünü ve Gelişme Çizgileri, Gösteri Dergisi,
Ekim,1998)
Şiiri bir nesne kılan – oysa şiir özne olmak ister hep- bu dönemin toplumcu gerçekçileri en özet
haliyle küçük burjuva hazır duyarlılığına hitap eden şiirler yazdılar. Ortaya
toplumcu gerçekçi olmak yerine bir hapishane şiiri çıktı. Toplumcu şiirin
temellendiği mekan olarak hapishanelere vurgu yapan Metin Celal oradan gelen
toplumcu şairlerin şiirlerinin sadece içeriklerinden dolayı yüceltildiğini
söyler. (Metin Celal, Yeni Türk Şiiri, Çizgi Yay. İst. 1999. s.33) Nitekim
benzer bir tespit Mehmet H.Doğan’ın “Türkiye Dosyası: Şiir 1980-1990” adlı yazısında da
vardır. (Varlık Dergisi, say.998, Kasım 1990) Şiirin içeriği şiirden bağımsız
yaşayan bir gerçeklik olarak şiirin kendisinden önce de var olduğu için bir
şiiri değerli kılmaya yetmez. Bu anlamda içeriği önceleyen her şiir gibi 80’li
yılların şiiri de ne yazık ki kötü bir şiir olarak geçecektir kayıtlara.
Dönemin bu minval üzere şiir yazan başlıca şairleri şunlardır: Ahmet
Erhan, Salih Bolat, Şükrü Erbaş, Hüseyin Haydar, Orhan Alkaya, Nevzat Çelik,
Ali Cengizkan, Metin Cengiz gibi şairlerdir.
2- İslamcı Şiir
Tüm dünyayı dalga dalga saran 60’lı ve 70’li yılların sol tandanslı
değişim rüzgarları 80’li yıllarla beraber tüm dünyada etkisini yitirmeye
başladı. Ülkemizde bu etkinin sönme nedenleri epey çoktur. Bu nedenleri burada
tartışmaya ayrıca gerek yok...
80’li yıllar tüm dünyada İslam’ın siyasallaşma sürecini tamamladığı
yıllar olarak yaşandı. Sovyetler Birliği’nin dağılması, Filistin olayları ve
İran devrimi gibi bazı gelişmeler, İslamcı cemaatlerin, örgütlerin tüm dünyada
yankı getiren eylemlere imza atmaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından
sonra özellikle Arap yarımadası ve Orta Doğu’da yaşayan Müslümanların “zulme”
uğradıkları kolektif bilinci gibi bazı etkenler ve özellikle Muhammed Abduh,
Ali Şeriati, Fazlu’r- Rahman, Muhammed İkbal, Seyyid Kutub gibi modernist İslam
düşünürlerinin İslam’ı laisiteye hakim kılma yönündeki tezleri tüm dünyada
olduğu gibi Türkiye’de de yankısını buldu. Nitekim Ütopya, İkindi Yazıları,
Çete, Ayane, Yedi İklim, Albatros, Dergah, Kayıtlar, Esra Yazıları, Kelime,
Kardelen, İnsan, Varide, İkinci Fecir, Meşale, Mina, Bürde gibi dergiler
etrafında toplanan genç şairler bu yükselen yeni dalganın –İslamcı dalganın-
şiirini söylemeye başladılar. Her ne kadar kendilerine “İslamcı” şair demeseler
de yazdıkları şiirin argümanlarını doğrudan İslamiyet’ten ve onun siyasallaşma
sürecinden ikame ettikleri için bu adla anılmaları gayet doğaldır.
80’li yıllarda İslamcı şiirin yükselişi bir vakıadır. Metin Celal,
İslamcı şiirin bu yükselişini “Yeni Türk Şiiri” kitabının 46 ve 47.
sayfalarında Necip Fazıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel, A.Cahit Zarifoğlu gibi
isimlerin karizmatik kişiliklerinin şiire hevesli genç Müslümanlar üzerindeki
etkisiyle açıklar. Bu tespit bazı yönleriyle eksiktir: Öncelikle Necip Fazıl’ın
70’lerin sonunda 80’lerin başında yayımladığı meşhur Rapor günlüklerinde Milli
Görüşçüleri yerden yere vurup milliyetçi cenaha geçtiğini ilan etmesi şiire
meraklı genç Müslümanların Necip Fazıl’ın şiirine ve düşüncelerine mesafeli
yaklaşmalarına neden olmuştur 80’li yılların başında. Kaldı ki İslamcı cenah bu
gün bile Necip Fazıl’a bu mesafeyi korumaktadır. Sezai Karakoç’un “kavga”yı
dışarıda bırakan şiiri de siyasallaşan İslam’ın tabiatına uygun değildi. Geriye
Cahit Zarifoğlu ve İsmet Özel kalıyor ki bu şairlerin 80 kuşağı İslamcı
şairlerini derinden etkilediği doğrudur. Burada ilginç bir noktaya daha işaret
etmek gerekiyor ki o da Mehmet Akif gibi şiiri ve İslam’ı yücelten birinin 80
kuşağı İslamcı şairlerini neredeyse hiç etkilememesiydi.
Peki neydi gerçekten İslamcı şiirin bu yükselme öyküsünün nedeni?
Sanat kendine akacak yeni bir damar buldu mu o yöne doğru akma
eğilimindedir. 80’lerden sonra yaşanan İslam Modernizmi söylenecek yeni sözler
çıkardı ortaya. Görsel ve anlatıma dayalı sanatlara eskiden beri meyli olmayan;
buna karşın köklü bir şiir söyleme geleneği olan İslamcılar için şiir
yaşadıkları bu modernizmin getirdiği yenilikleri dıştalamanın yegane aracı oldu
ve genç Müslüman şairler bu argümanları şiir yoluyla yeniden ürettiler.
İslamcı şiirin yükselme nedenleri sayılırken yukarıda da gördüğümüz gibi
sadece bazı yerli şairlerin adı anılır. Oysa tüm dünyada siyasal İslamcı
söylemin en önemli isimlerinden biri olan Pakistanlı şair ve hukukçu Muhammed
İkbal, bizim genç Müslüman şairleri bizim eski İslamcı şairlerden daha fazla
etkilemiştir. Onun özellikle “Genç Hindistanlı Mücahitler” adıyla yayınladığı
şiirlerinin etkisiyle Hindistan’ın sömürgeci İngiltere’ye karşı ayaklanması 80
kuşağının politize olmuş şairleri üzerinde bizim yerli şairlerden daha çok etki
ettiği muhakkaktır.
İslamcı şiirin yükselme nedenlerinden bir diğeri de hiç kuşkusuz İslamcı
şairlerin dergi çıkarmak, kitap basmak için gereken finans sorunlarının
bulunmamasıdır. Cemaat kültürünün getirdiği dayanışmacılık yetenekli şairlerin
finans sorununu hallediyor ve böylece normal şartlarda şiirini hiçbir dergide
yayınlatamayacak genç şairler şiirlerin yayınlatma fırsatı buluyor ve üstelik
bu şiirler bir okuyucu kitlesi buluyordu. Bu da şairlere sınırlı bir çevrede de
olsa şöhret kazandırıyordu. Genç bir şairin arayıp da bulamayacağı şey…
Adı bu bahiste değerlendirilebilecek belli başlı şairler şunlardır: İlhami
Çiçek, Turan Koç, Mehmet Ocaktan, Necat Çavuş, İhsan Deniz, Hüseyin Atlansoy,
Hakan Albayrak, Sıtkı Caney, Osman Konuk, Bedri Gencer, Mevlana İdris, Cevdet
Koral, Yüksel Peker, Süleyman Can Portakal, Ali Sali.
Bunların haricinde İslamcı olmasa da şiirleri “geleneksel-muhafazakar şiir”
başlığı altında incelenebilecek bazı şairler de vardır. Bu şairlerin
şiirlerinde özellikle Şeyh Galip, Yahya Kemal, Hilmi Yavuz, Erdem Beyazıt gibi
şairlerin etkisi görülür. Osman Hakan, Adem Turan, Ulvi Ali, Vural Bahadır
Bayrıl, Sefa Kaplan gibi şairler de gelenekselci olarak adlandırılabilecek bazı
şairlerimizdir.
3-İmgeci Şiir
Şiir ve genel anlamda estetik üzerine düşünen, şiirlerinde şiirin asli
unsuru olan imgeyi önceleyen şairlerin şiiridir bu bahsin konusu. Tek amaçları
şiir yazmak olan bu eğilimdeki şairlerin şiiri zaman zaman İkinci Yeni’nin kötü
bir taklidi olarak değerlendirilse de 80 kuşağı şiiri içinde şiiri önceleyen
tek eğilim olduğu için kuşağın önemli şairlerinden Mehmet Celal bu şiiri “Yeni
Türk Şiiri” olarak adlandırır. Gerçi kendinden başka da hiç kimse bu ismi
kullanmaz. Bu minval üzere şiir yazanların şiirinde önemli bir İkinci Yeni
etkisi göze çarpar. Öyle ki Osman Konuk benim adını bu bahiste anacağım birçok
şair için “80 kuşağının Ecegiller Kanadı” tabirini kullanmıştır.
Adı bu bahiste anılabilecek 80 kuşağı bazı şairler ise şunlardır: Metin
Celal, Tuğrul Tanyol, küçük İskender, Mehmet Müfit, Akif Kurtuluş, Seyhan
Erözçelik, Enver Ercan, Oktay Taftalı, Sina Akyol, Nilgün Marmara, Adnan Azar,
Mustafa Irgat…
4- Dolaşım Değeri Yüksek Popüler
Şiir
Bu başlık altında değerlendirilecek şiirlerin hiçbir estetik değeri
olmadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak burada ayrıca bir değerlendirme
yapmak gereksizdir. Fakat bir sosyoloğun doğrudan 24 Ocak kararlarının
yarattığı tüketim kültürünün şiire bu etkisini incelemesi yararlı olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.