özgürlük öyle çok da metaforlarla anlatılacak bir şey değildir aslında. ama bu atasözü kafamı kurcalıyor son birkaç gündür. (hayır ölmüş bir eşek değilim en fazla ölmek üzere olan bir eşek olabilirim ben şu an) basit bir atasözü değil bu bence. dostoyevski "suç ve ceza"da korku eşiğini aşmaktan bahseder. ancak korku eşiğini aşanlar gerçekten özgür olabilir dosto'ya göre. (dostoyevski'ye laubali bir şekilde dosto dememi yadırgamayın a dostlar.çünkü şu hayatta belki de en çok teşrik-i mesaide bulunduğum kişiyle bırakın da biraz laubali olayım) ölmümü göze almış biri için korku yoktur artık ve bu kişi istediğini yapabilmeye de hak kazanmıştır. neitzsche böyle birini biliyordu: napolyon! dosto da böyle bir karakter yarattı: reaskolnikov. "kendinde her şeyi yapma gücünü bulan kimse" (neitzsche buna "übermensch" diyecekti) dosto aslında bu tip insanlardan korkuyordu. toplumun genel işleyişi adına bu tip her şeyi göze almış insanlar tehlikeliydi ona göre. bu yüzden raskolnikov'a nedamet getirtti; krilov'u da intihar ettirdi dosto. bir benzerini de turgenyev yaptı bazarov'a. (canım bazarov nasıl da kıydı sana anna sergeyevna)
(ey bu satırları okuyan, biraz karışık yazıyorum peşin söyleyim. öncelikle mnceden hazırlamadan yazıyorum bir de günlerdir kesik kesik uyumanın (uyuyamamanın da denebilir) verdiği korkunç bir yorgunluk ve baş ağrısı var ona göre yani)
neyse ne diyordum allahsız anna sergeyevna allahsız karı yapılır mıydı lan bazarov gibi bir adama ha yapılır mıydı lan mı diyordum?
özgür insan tehlikeliydi rus aydınlanmacılarına göre. karamazov kardeşler'in "The Grand Inquisitor" bölümünde dosto bu tehlikeye nefis bir şekilde işaret eder. özgürlük cehennemdir! ya da ölümdür diğer bir deyişle. sözü burada jean paul sartre'ye verelim. şöyle diyor la nausse'de sartre:
"Özgürüm: Hiçbir yaşama nedeni kalmadı artık bana; denediğim bütün nedenler beni bıraktı; başkalarını da tasarlamıyorum. Daha genç sayılırım, yeniden başlamaya yetecek gücüm var. Ama nereden başlamalı? En şiddetli korkulara, bulantılara düştüğümde beni kurtarır diye Anny’e ne kadar güvenmiş olduğumu ancak şimdi anlıyorum. Geçmişim öldü, Bay de Rollebon öldü, Anny sadece bütün umutlarımı kırmak için geri geldi. Bahçeler boyunca uzanan şu beyaz sokakta yalnızım. Yalnız ve özgür. Ama bu özgürlük ölüme benziyor biraz."
(ne diyordum allahsız anny ulan allahsız karı yapılır mıydı lan bu antoine roquentin'e yapılır mıydı lan)
burada vurgu özgürlük ve onun ölüme benzemesi. tıpkı ata sözündeki gibi değil mi? eşek özgürdür ama ölüdür. tıpkı bazarov gibi tıpkı krilov gibi tıpkı roquentin gibi... korkuların yoksa özgürsün; özgürsen de her şeyi yapabilirsin, iş bu sebepten ötürü albert camus "Should I kill myself, or have a cup of coffee?" diyecektir. dostlar, romalılar, yurttaşlar işte bu sebepten ötürü insan özgür olmamak için çabalar ve fakat tarihi özgür insanlar yazar. sıradan insanlar da özgür insanlara içten içe gıpta ederek kendi konformist dünyalarında yaşayıp giderler. özgürlüğün tek gerçek kriteri vardır: ölüm. başkalarını yahut kendini öldürebilmeyi göze alabilmek diyorum yani? bunu kimileri napolyon gibi milyonları ölüme dürüklemeyi göze alarak yapar kimi bazarov gibi kendini öldürmeyi göze alarak yapar. krilov gibiler özgür olmak için mücadele ederler. özgürlüğü kazanmayı isterler yani demek istiyorum. ama bir de özgür olmak zorunda kalanlar vardır. hiç istemeseler de hayat onları özgür kılar. burada trajedi vardır, ağıt vardır.
"ağlayın sessiz sedasız can verenlere
otel odalarında otel odalarında"
arrivederci, romalılar, yurttaşlar. başım ziyadesiyle ağrıyor. biraz uyumam lazım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.