başka yerlere link eklemeyi beceremediğim için buraya ekleyeyim dedim yazıyı. neyse
bundan sonraki postlarda yer yer küfür ve rahatsız edici ifadeler olabilir; olmayabilir de bu arada. bu yüzden sessize alabilir yahut engelleyebilirsiniz.
çok da eski olmayan eskiden twitter'da içip içip hiç bi sike derman olmayan konularla ilgili flood yapardım bilen bilir. rastgele -aslında benim için pek de rastgele olmayan konularla ilgili olurdu bu floodlar; söz gelimi 400 darbe yahut bisiklet hırsızları gibi filmler yahut "arnold schönberg ve atonal müzik üzerine ya da ne bileyim geç dönem rus romantizminin -ah kuzum Sergei Alexandrovich Yesenin'i hatırlamak ne güzel olurdu şimdi- dünya şiiri ve müziği üzerine etkisi gibi konular olurdu bunlar. daha sistematik yazmak istediğimde makale falan yazardım, yazmaya çalışırdım diyeyim. neyse artık ne twitter ne blog kullanıyorum; makale yazmak da son derece gereksiz geliyor ama yine de bazen bir şeyler demek istiyor insan.
arabesk müzik üzerine biriktirdiğim notlar vardı. (kafamda) onları buraya yazma isteği hasıl oldu birden bire bünyede. sarı kutu tuborg + kısa parlıament eşliğinde yazardım genelde tweetleri (camel soft paket çok bozmuştu o ara bilen bilir). ne çok şeyi bırakmışım... twitter (twitre), blog, sigara vs. kafamdan yazacağım için sistematik bir bütünlük arz etmeyecek bu yazdıklarım ama yukarıda da dediğim gibi bizim atonal müzik sevdamız epey eski ve köklüdür maşallah... resimde de 10 numara non - figuratifimdir şekerim bilen bilir. atonal müziğe ve non - figüratif resme meyyalsen belasındır bu ülke entelejensiyası için...
Arabeskin başladığı sosyoloji falan bunlar için tabii bir sürü şey söylenebilir. arabeskin müzikal altyapısı hakkında da binlerce kaynağa değinildi ama bence bakmayın adının Arabesk olmasına, Arabesk müziğin bence asıl ve tek müzikal kaynağı Hint müziğidir. Özellikle Raj Kapoor'un "Awaraa" (avare) filminin Türkiye'de gösterilmesiyle başlayan bir süreç var. (Bu arada acaip severim Raj Kapoor'un yönetmenliğini de oyunculuğunu da) Raj Kapoor'u seslendiren (playback mi demek lazım?) Mukesh diye bi şarkıcı var; şarkılarını dinleyince bu şarkıların birçok Arabesk şarkıyla neredeyse aynı altyapıya sahip olduğu net anlaşılır.
awara
Hatta Awaara filminin çıkış şarkısı "awaara hoon"un sözleri de tamamen Arabesk şarkılarla birebir benzeşir. "Bahtım kara, kara alın yazısı, vefasız sevgili...vs. gibi sözler içerir bu şarkı
Ferdi Tayfur'un avareyim şarkısı da tesadüfi bir şarkı değildir bu minvalde:
ferdi tayfur
Ayrıca Arabesk şarkıcıların yaptığı filmleri izlediyseniz şayet Raj Kapoor'un filmlerine çoğunlayın birebir benzediğini görürsünüz.
arabesk müzik biraz da zeki demirkubuz'un "kader" filmindeki atmosferin müziğidir esasen.
içinde doğduğu bireysel iklimi bundan daha iyi anlatan tirad yoktur. Filmin adının da kader olması ayrıca dikkate değer. (kader kavramı = arabesktir aslında)
kader filmi
"Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bi meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık… Sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım başımda bi çocuk: ‘Kalk abi.’ diyor ‘Kars’a geldik.’
Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim, Allah’ım nerdeyim ben? Burası neresi? Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı. Burası sırat köprüsü. Bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin. İyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm… Ama olmadı, dönemedim. Sonra, bak oğlum dedim kendi kendime. Yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.”
arabesk müzik biraz da başa gelene katlanmanın, elden bir şey gelmeden kabullenmenin müziğidir.(aslında biraz Hegel okuyan herkes şu muhabbetin nereye gittiğini, gidebileceğini gördü ama dünkü çocuk değiliz biz çok şükür, öyle her şeyi Hegel'e bağlamayız....)
Erol Budan'ın "sana taptım allah gibi / söyle ne gelir elden" şarkısını burada hatırlamakta fayda var:
arabesk müzikteki / hayat anlayışındaki arzu nesnesinin yokluğu mevzuu fransız neo freudyen zındık jacques lacan'ın "Objet petit a" dediği şeyle ya da bir başka deyişle "arzu nesnesi" kavramıyla feci derecede örtüşür. ulaşılmayan ama hep ulaşılmak istenen ama yine de ulaşmasak daha mı iyi acaba denen bir arzu nesnesinin (sevgilinin) müziğidir arabesk. Lacan deyyusu çok feci karışık anlatır bu mevzuları ama mevzuyu anlamak isteyen, merak eden olursa luis bunuel'in "Cet obscur objet du désir" ( Arzunun O Belirsiz Nesnesi) filmini izleyebilir
neyse biraz arabesk temler ve bu temlere uygun minvaldeki şarkılara bakalım:
Arabesk şarkılarda ironi çok fazla vardır ve olumsuz bir duygu halinin fiiline olumsuzluk eki getirilerek yapılıyor genelde ironi. (üzülmedim= üzüldüm'dür aslında you know) bu arada bence yapılmış en özgün en karakteristik ve en iyi arabesk şarkı budur: (ki en sevdiklerimden biri de budur)
Bir önceki şarkıyla beraber bergen'in bu şarkısı da tipik bir arabesk şarkdıır ve arabesk müziği acaip temsil yeteneğine sahiptir:
Bergen tanıyamadım= tanıdım aslında you know, too)
Arabesk'in ender marjinal şarkılarındandır bu ve tabii ferdi Tayfur'un henüz devlet arabeskine bulaşmadığı dönemlerin son şarkılarından. şarkıyı arabesk'in geneline marjinal yapan şarkının hatırayla yetinmeye olan vurgusudur
Aslında yeşilçam balonudur Harika Avcı malum ama arabeskin illetli ilk aşk sendromunu bundan daha iyi anlatan şarkı çok azdır. sevilmemeye alışmak müthiş bir arabesk temdir aslında. sevilmeye alışmanın verdiği hissi düşünüp bunu düşünememek insanın handikapıdır ama arabesk müzikte bu var; dahi arabesk hayat tellakisinde. "Barda" filmini izleyenler burada ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.
Arabeskin Temel sorunsallarından biridir gurbet ve bence onu en iyi, en pure anlatan şarkı da budur.
belki de elazığlı olduğu için hüseyin altın'a torpil geçtim bilemiyorum ama cidden iyidir hüseyin altın. pileli kumaş pantolon ve yumurta topuk kundura giyip saatlerce fön çektirdiği saçlarıyla tipik bir elazığlı abimizdir kendisi.
Seyfi Doğanay'ın gurbet'i de iyidir ama niyeyse müzikal olarak zayıf gelir biraz bana. burada teknik bir bilgiye dayalı bir şey söylemiyorum. (iddalı bir söz bu farkındayım ama Seyfi doğanay'ı 2 defa canlı izleme şerefine nail oldum: birinde istanbul bahçelievler soğanlı'da bir kanatçıda diğerinde de barajkapısı'nda güneş restoran diye bir yerde. ikisinde de sarhoştu abimiz. hatta istanbul'daki performansı sırasında "kimmiş seni benden ala mıhlarım" şarkısına eşlik ettiğim için bana 50'lik fıçı efes ısmarlamıştı rahmetli... bir de uzun malbuş yakıp vermişti...
Bu ablamın -Tüdanya- "seni sevmeyen ölsün" şarkısı bir dönem epey meşhur oldu ama ablamın kendisi o kadar da meşhur olamadı. Neyse işte arabeskin temel teması sevilen uğruna fedakarlık tem'inin bu kadar intense olduğu başka bir şarkı yok.
https://www.youtube.com/watch?v=oQctDufFouk meraklısı varsa bu ablamın birkaç filmi de var. abartmıyorum dünyanın en kötü filmleri olabilir bu filmler ama yine de bu filmlerde yeşilçam'ın ve arabesk bileşiminin bütün uyumları net görülür.
O dönemin dolmuşlarında çalınan şarkıları = Spotify, YouTube Trend şarkıları gibi bir şey. Sevgiliye üstten bakan ama yine de ipi onun eline veren arabesk şarkı ben'ini net görürüz bu şarkıda. ayrıca arabesk şarkılardaki yoğun izleklerden biridir he bu.
Her dönem, her akım en sonunda kendi
modernitesini yaratıyor, yaratır. Modern dönem arabeski varsa -ki var- bu şarkı modern arabeskin ilk ve en önemli ürünüdür bence
https://www.youtube.com/watch?v=eYm1jgk375o bu modern arabesk dönemi aynı zamanda arabesk şarkıya uygun Yeşilçam filmi çekme döneminin devamı olan Şarkıyla uyumlu dizi çekme döneminin de başlangıcıdır: mahsun kırmızıgül'ün belalım'ı da var bir de aynı dönemde
Arbeskin ve arabesk soslu Yeşilçam'ın en temel konusunu sorunsallayan sanırım ilk şarkı budur.
https://www.youtube.com/watch?v=YfhRhqbVWJY en uzlaşmaz çelişki, en diyalektik konu olan Zengin ve şımarık kız fakir ama gururlu erkek çelişkisini işleyen bu şarkı Türk sinemasına arabesk bi pencere açıyor. Ve tabii ne zaman bitecek benim hayatım.
https://www.youtube.com/watch?v=YfhRhqbVWJY şarkının klibi sayılabilcek film sahnelerindeki gecekondu ve o gecekondu mahallesine sefer yapan dolmuşçuluk im'ine dikkat bu arada ve tabii şarkının bir yerinde geçen "bir kere insanın şansı gülecek" sözü.. arabesk şarkılarda şans çok ciddi bir metafordur. Aslında arabeskin en temel tem'i kadere isyan sanılır ama değildir; tam aksine kadere boyun eğme arabeskin temelidir. İntihar etmek insanın kendi kaderini eline alabildiği yegane eylemdir. Şarkının beni ölmek istiyor ama yapmıyor bunu yani kaderin ona çizdiği yolu kabul ediyor.
Bir de (Şunu söyleyen, söyleyebilen birinin devlet arabeskine bulaşması gerçekten vatana, hatta insanlığa ihanettir
https://www.youtube.com/watch?v=mXk_Wf67jJc kazancı Bedih'ten sonraki son büyük çağdaş gazelhan olmak yerine parayı ve arabeski tercih etti ibo. Bedih kömür sobası zehirlenmesinden öldü yoksulluk içinde. İbo malum... İşte burası arabeskin bittiği yer oluyor aslında, pardon başladığı yer. (muhsin bey flmi son sahneyi hatırlamak, demek istediğimi anlamak açısından faydalı olur burada)
Arabeski arabesk yapan biraz da hapishane ve kader mahkumu retoriğidir. Arabesk esasen zaten kader kavramından türer bu kavramın da en iyi somutlandığı yer hapishanedir. Bunun ilk ve en intense şarkısı Abdullah Papur'un çift camlar şarkısı:
https://www.youtube.com/watch?v=7Lz7y9IyqHo
Ve tabii paşam... Arabeske bulaşmadan önceki dönemlerini yeryüzünde başka hiç bir sesle ve yorumuyla kıyaslayamayız. 3. Selim'in buselik makamından "bir pür cefa hoş dilberdir" şarkısını söyleme tarzı Süleymaniye camii'nden okunan sabah ezanından bile daha çok ve daha iyi temsil eder Türk İslam sanatının özünü from my point of view.
Ama heyhat paşamı 80 darbesi sonrası arabeske zorlarlar ve Ahmet Selçuk İlkan gibi tıraş şairlerin şiirlerini şarkı diye Söyler paşamız. kahır mektubu en tipik örneği bahsettiğim durumun ama onun arabeske bulaştığı en somut şarkı kaderi ben mi yarattım şarkısıdır ki Müslüm Gürses, Kamuran akkor Kibariye falan da söyledi bu şarkıyı. Bunun linkini bulamadım aq neyse daha doğrusu zeki müren'i arabesk söylerken dinlemek cidden acaip üzüyor beni
for that reason paylaşmayacağım
"bir gün elbette
zeki müreni seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)" evvel Arkadaş Zekai Özger'e selam olsun...
Arabesk contentin en önemli eylemlerinden biri de alışmaktır. Kötü olan, acı veren şeylere alışmak ve onunla yaşamak arabeskin alameti farikalarındandır. Bunu da en iyi Bülent Ersoy'un "alışacağım" şarkısında görürüz.
https://www.youtube.com/watch?v=0d00qca8BJc Bu acıya alışma sürecinin arabeskin özüne dair güçlü bir fenomen olduğunun en önemli kanıtlarından biri Sezen Aksu (allah'ın laneti üzerine olsun) denen müptezelin de bu minvalde bir şarkısı vardır dikkatli listenerlar anladı what I meant... Ki arabesk müziğin kendisine değil ama kültürel inşasına en fazla katkıyı da adına minik serçe denen bu misillü zındık vermiştir ya neyse..
Arabesk müziğe biraz da Bülent Ersoy kontenjanından dahil olan devran çağlar'ı da hatırlamakta faide görüyorum. Mizahın arabeskini yapan yapmak isteyen deep turkishweb'cilerin de bazı skeçlerinde devran çağlar şarkısı kullanması bence tesadüf değildir.
https://www.youtube.com/watch?v=oJZ3XywfHkw
Nefret arabeskin en önemli tem'i. (burası aslında tam da "nefret, başarısızlığa uğramış bir sevgi girişimidir" diyen soren kierkegaard abimizi hatırlamanın yeridir. arabesk şarkılardaki nefret hep başarısızlığa uğramıi bir sevgi girişiminin dışavurumu şeklinde tezahür eder.) Fakat arabeskteki nefret, öfkeyi besleyen her günkü nefretlerden biraz farklıdır, sevilen kişiyle yapılan şeylerden duyulan bir Pişmanlığın dile getirilirken belirsiz bir gelecekte tekrar mutlu olma isteğini de dışa vurması şeklindedir
Arabesk şarkılarda Félix Guattari ve Gilles Deleuze'ün Kafka incelemeleri için -özellikle de "dönüşüm" romanı için öne sürdükleri "suçun önselliği" kavramı (insan günahkar doğar adem'den ötürü. Hatta vaftiz falan da yapar hristiyan ahali yeni doğan bebeğe bu yüzden. Kierkegard'ın mevrus günah dediği şey de budur esasen. Merak eden için biraz daha derli toplu anlatımı şurada var:
:) Entry'i yazan ismi kest... Sjdgssjsjsks)
Müslüm Gürses'in doğarken günahkar olur mu dediği şu şarkı mesela:
Ya da yine Müslüm Gürses'in mahsun kul şarkısı...
Bu şarkıda sadece mevrus günah / önsel suç yok; aynı zamanda tüm insanlığın günahının acısını çeken canımın içi İsa peygamberin çarmıhtayken söylediği "eli eli lama şavaktani" (tanrım tanrım neden unuttun beni) sözlerinin de bire bir kullanılması ayrıca acaip ilginçtir.
Arabesk şarkıların hemen hepsinin yegane ortak noktası Nostalji ve melankolidir. İkisi de aslında insanı hayata götüren, sanıldığının aksine kötü olmayan şeylerdir. hayatın dışındaylen mutlu olduğumuzu hissettiğimiz anlarda hayat bizi nostalji ve melankoli aracılığıyla kendisine çağırır ve kendisini hatırlatır durmadan. (Martin Heidegger, "varlık ve zaman" eserine bakabilir meraklısı) Buraya Arabesk bir şarkı değil de Kawafis'in bir şiirinden bestelenmiş Bir "Ezgi'nin Günlüğü" şarkısı almak daha doğru olacak gibi. ama almayacağım buraya. şiirde mealen hiç kasma der gibi Kawafis. Olduğunu sanıyorsun ama Yeni hiçbir şey yok, bu yüzden "Jouissance"ın sana kalacaktır güzel kardeşim. (Heidegger'in "eksiklik" tanımı da buralarda bir yerlerden başlar ama bunu anlatabilecek diyalektik zekâ ne yazık ki bende yok)
ve tabii arabeskin istilacı tür gibi toplumu, müziği ele geçirmesinin filmi muhsin bey'in final sahnesinde burada anlatmaya çalıştıklarımın bir sum up'ını görürürüz.
Ya Bir de flood boyunca hep yanlış yazmışım arabesk değil arabeks'tir doğrusu. Arabesk dinleyen gerçek arabeskçiler arabesk demez arabeks derler. Tıpkı gaspçıların gasp yerine gaps demesi gibi. Ve onlar ki kahir ekseriyesi camlarına "bizimle çalışmak ister misiniz" yerine "istermisiniz" yazan dükkanlarda çalışan orta 2'den terk hanım kızlarımızdır ve floodumuzda "yalnızca onların hikayesi vardır" ajsjsjsjssosokadjdjsk
Neyse ama ben bunlar yerine Nazan Öncel'den bahsetmek isterdim aslında -İntihar etmeyen, edemeyen yerli sylvia plath'imiz, canımız Nazan Öncel'den- Bahsetmek de değil de dinlemek yani
tüm bunların haricinde benim sevdiğim arabesk şarkılar var. ilki müslüm gürses'in devlet yani küçük burjuva arabesk'ine bulaşmadan önceki son dönemlerinde söylediği şu şarkı:
https://www.youtube.com/watch?v=YX6BOq6g3NMonun henüz şehirli beyaz yakalıların görece lüks meyhanelerde dinlemeye başlanmadığı; adana, tarsus pavyonlarında sahneye çıktığı, kırmızı tuborg ve cıgaralık içilen tekkelerde dinlendiği dönemlerin son şarkılarındandır bu şarkı. (burada devlet arabeskinden kastın ne olduğunu da açıklamakta faide vardır belki. devlet arabeski 12 eylül cuntasının türk-islam sentezinin sanat anlayışını topluma dayatmak için arabeskin varoş isyanının sesi olmaktan çıkıp Adorno'nun "the art of entertainment" dediği şeye dönüştürülmesi ve varoş isyankarlığının bernardo bertollucci'nin o nefis filmi "il conformista" da anlattığı şeye evrilmesini anlatabilmek için tarafımca yapılmış kötü bir adlandırma aslında) (il konformista = konformist yani mevcut kurumlara saygılı. mevcut kurumlara isyan etmeyen, uyumlu; yahut reaya : )
80 sonrası çekilen yeşilçam filmlerinin istisnasız hepsini izlemişimdir. bu filmlerden birçoğunda genelev sahnesi olur ve bu genelev sahnelerinde yönetmenlerin en çok tercih ettiği şarkı budur:
istisnasız yapılmış en tipik arabeks şarkı budur bence. ve yeşilçam'ın genelev sahnelerinde de en çok çalınan şarkılardan biri de budur. bu kıstas arabesk müziğin en önemli kıstaslarından biridir. çünkü geneleve düşmüş birinin düşmeden önceki duyguları ve düştükten sonraki yaşadıkları, duyguları; arabeskin en önemli hinterlandıdır.
bi de bu şarkı var:
ironi is my girl dsjhşasdhşhgşsdf (ama dünyada yapılmış en iyi şarkıdır he)
kamuran akkor ve bergen'in hayatı da arabesk'ti. gerzek türk sineması bergen'i keşfetti ve filmini yaptı onun. neyse arabesk aslında türkiye'nin caz'ıdır diyen mal kültür tarihçilerinin atladığı şey şuydu of ya neyse ne