29 Ocak 2025 Çarşamba

O302 Otomarsan otobüs sadece otobüs değildir

 bir otobüsün otogardan ayrılması bir otobüsün otogara girmesi... bir dönem otobüslere hayrandım yani otobüsleri -şehirler arası sefer yapan otobüsleri- çok seviyordum ve o zamanların kısıtlı imkanlarıyla (90'ların başları) otobüsler hakkında bilgi toplamaya çalışıyordum. bende otobüs hayranlığının oluşmasına sebep olan iki tane otobüs vardı: O303 Mercedes ve Mitsubishi Marathon. bunlara daha sonra geleceğim.. 15 tatillerde ve yaz tatillerinde elazığ, sakarya ve istanbul'a giderdik hep annem ve ben. hayranlığım o zamanlarda ve o yolcuklarda başladı. 

hatırlayabildiğim en eski otobüs O302S'ti. Elazığ'dan Adana'ya dönüyorduk babamla. babamla araba olmaksızın yaptığımız ilk ve tek yolculuktu bu ve eski bir 302'yle yaptığım ilk ve son uzun yolculuktu bu. niçin arabayla gitmemiştik elazığ'a hatırlamıyorum. çünkü genelde şöyle olurdu benim rutinim. yaz tatili olunca annemle ben elazığ'a giderdik otobüsle; sonra okullar açılmaya yakın babam arabayla gelir bir hafta kadar kalır ve birlikte adana'ya dönerdik. işte bu yolculuklarda başladı otobüslere hayranlığım... ve ayrıntılara hastalık derecesinde dikkat etme yetim (bu bir yeti mi emin değilim) de bu anlarda -yolculuklarda- başladı. 

 302 otomarsan buydu... (aşağıda resmi) rengi falan da buydu tabii de otobüs elazığ murat turizm'e ait bir otobüstü. bu yolculuğu benim ilginç kılan başka bir detay da ilk defa otobüsle gündüz yolculuk yapmıştım.. gece yolculuklarında çok uzaklarda yanan belli belirsiz ışıklara bakıp kimler yaşıyor oralarda diye düşündüğüm (yılmaz erdoğan gibi söylersek: yüzüm otobüs camının garantisinde) anlar olmadan bir yolculuk yapıyordum ilk defa. malatya çıkışında otobüs yolcu almak için durmuştu ve biz de aşağı inmiştik. babamla aşağıda duruyorduk, kaptan gelmişti yanımıza babam "baya güçlü bu" demişti otobüsten için, kaptan da V6 bu olsun o kadar, gavurdağı'nı (o zamanlar adı daha nurdağı olmamıştı) vites düşürmeden çıkar bu demişti. babam samsun 216 içiyordu. kaptan uzun marlboro. sonra ne zaman geçsem (şimdilerde bile) "yukarı doğru akıyor lan bu" diye içimden geçirdiğim gölbaşı - pazarcık arasındaki nehri fark etmiştim. ve tabii bir mola yerindeki ilk yemek... adıyaman gölbaşı mutlu dinlenme tesislerinde mola vermişti otobüs. babamla inip lokanta kısmına gitmiştik tesisin ve  hala bile şayet durursam mola yerlerinde asla vazgeçmediğim menü tavsiyesini vermişti babam: "mola yerlerinde sadece pilav ve yoğurt yenir ya da varsa et haşlama" kendi et haşlama yemişti ben de pilav üstü az kuru ve yoğurt.. sonra adana'ya kadar uyumuştum..

                                                        Şekil 1: Otomarsan O302 V6. 

bundan sonraki beni kendine hayran bırakan bir diğer otobüs yukarıdaki O302'nin S modeliydi. aslında yeni modeli de denmez pek baya kasa değişmişti bu otobüslerde:



daha keskin hatlara sahip bu otobüs de yine V6'ydı. yanlış hatırlamıyorsam turbo beslemeli bir motoru vardı. arkadan kapılı ve arka kapının hemen yanında buzdolabı da vardı bunlarda. yüksek şoför kabinliydi yani yolcu koltuklarıyla aynı yüksekliğe sahipti kaptan bölümü. bununla çok seyahat etmişimdir. bunlarda en net hatırladığım annemle yine elazığ'a giderken sabaha karşı kömürhan köprüsünden geçtiğimiz bir an vardı bu otobüsle. murat turizm'indi otobüs.  bir de ilk defa tek başıma yaptığım bir yolculuk da bununla olmuştu. o da elazığ'dan adana'ya döndüğüm bir yolculuktu, hazar turizm'indi bu otobüs. ilk kez poşet suyu da bunda görmüştüm. orta2'deydim. poşet su da şöyle bir şeydi:


bir tane pipetle delip içiliyordu. gerçi pipetle delmek neredeyse imkansızdı ama neyse... 


tam bu dönemlerde man efsane bir reklamla yeni bir otobüs duyurmuştu: süperman turbo... biraz 302S'i andırsa da koltukları falan daha rahattı bunun 



reklam da buydu. buna sadece bir defa binebildim. bir defa da ablamı yolcu etmiştik bununla. reklamındaki "kavuşturur süperman" sözü gelmişti aklıma, "ayırır da süperman" demiştim içimden...

ve tam o günlerde daha önce hiç görmediğim duymadığım bir markanın otobüsünü görmüştüm eski adana otogarı'nda: Scania... aklım çıkmıştı aklım... 


lüks adana'nın otobüsü'ydü. koca otogar'da onlardan başka kimse de yoktu bu otobüsten ve doğal olarak da binmem mümkün değildi ama... ablamlar istanbul'a yerleşmişlerdi ve biz 15 tatilde annemle istanbul'a gidecektik. babam biletleri lüks adana'dan almıştı, ya içim içim nasıl yiyordu anlatmam mümkün değil. ve yolculuk günü hayatımda bu kadar dua ettiğim azdır.. içimden sürekli "allah'ım nolur otobüs scania olsun" diyordum sürekli... ve scania... üstelik 7-8 numaralı koltuktaydık ve tam üstümüzde bir tv ve video vardı... tarık akan'ın bir filmini oynatmışlardı.. ve asıl şok benim için kola ve kek dağıtmışlardı otobüste... mola yerinde indiğimde yan yana duran otobüslere bakıp en güzeli bizimki deyip nasıl da gururlanıyordum ya... kırmızı şeritleri vardı...


o 15 tatilin dönüşünde asıl ve en fazla hayran olduğum ve bence tüm zamanların en iyi otobüsü olan mercedes 0303'le tanışmıştım. gaziantep ben turizm'den almıştık bileti.. peronda daha önce hiç görmediğim otobüsler görüyordum. bir tanesi de bizim otobüstü... O303... V8'di bu otobüs ve mercedes'in ilk alçak kaptan kabinli otobüsüydü... ve tabii ki buzdolabı, tv. ve video da vardı bunda... 




şiir gibi bir otobüstü şiir gibi... daha sonra bu v8'lerin europa versiyonu çıktı, bunlar daha geniş ve daha konforluydu ve bunlara dair ilk hatırladığım retarder sesiydi sanırım. dışı hep geometrik şekillerle boyalı gelirdi bunlar bir de: 



bir de bunların şurada güzel bir incelemesi var merak eden olursa:


tabii bu otobüs dünyasındaki avrupa hegemonyasına japonlar müthiş bir yanıt vermişti o zamanlar: mitsubishi marthon...son derece estetik ve hızlı bir otobüstü... ve efsane bir görüntüsü vardı:



bu çölde vaha temalı olan versiyonuna epey bir süre binmek nasip olmamıştı o zaman çünkü O303 V8 baya bir domine ediyordu otobüs piyasasını ama özellikle güneydoğu firmaları baya bi bundan almıştı. hiç unutmam elazığ'da bir düğüne gitmiştik tren garına yakın bir yerdeydi düğün. kuzenlerimle salonun dışında duruyorduk. salon elazığ çevre yolunun üzerindeydi.. müthiş bir hızla muş yolu seyahat'in maraton otobüsü geçmişti.. nasıl da heyecanlanmıştım.. adana'ya dönerken inşallah maraton denk gelir diye nasıl da dua etmiştim ama maalesef v8 vardı yine seferde... çok sonra istanbul'dan sakarya'ya giderken ama... ağa tur'dan bilet almıştık ve bingo palmiyeli maraton... nasıl da yılan gibi gidiyordu ve nasıl da rahattı.. müthiş bir süspansiyonu vardı otobüsün dans eder gibi süzülüyordu yolda... fakat çok fazla doyamamıştım bu otobüse çünkü yerine prenses diye bir modelini sürdüler otobüsün daha sonra..


buna çok fazla binme fırsatım olmadı sadece istanbul - sakarya arasında çok denk gelmiştim buna ama maraton'un yerini almasına olan kızgınlığımdan mıdır nedir asla ısınamadım bu otobüse...

aynı dönemlerde topkapı otogarında ulusoy'un neoplanları ve varan turizm'in setra'larını görürdüm hep ama onlara binmek asla mümkün değildi çünkü adana'ya çalışmıyordu onlar. gerçi varan geliyordu adana'ya, çünkü abim hep varan turizm'in dergilerini getiriyordu her yolculuktan sonra...



tabii bu otobüsleri gözümde ayrı bir yere koyan ortadan kapılı olmalarıydı ve koridorunda halı serili olmasıydı. (otogarda beklerken ikisine de binip şöyle bir göz atmıştım)

ama o yıllar yani 90'ların başları işte istanbul'a gidecektik bir 15 tatilde ve olabilecek en güzel şeylerden biri olmuştu, lüks adana'nın iki katlı daf marka otobüsüne denk gelmiştik ve üst kattaydık... aklım çıkmıştı sevinçten aklım... merdivenden yukarı çıkıp o en ön koltuğa oturmak tarif edilemez bir şeydi ya...


tüm bunlara mercedes çok güzel ve estetik bir cevap vermişti: O304 Europa... tip olarak O302S'lere benziyordu yani onun makyajlı kasası gibiydi ama ortadan kapılıydı bu da ve V8 motor yoktu V6 koymuşlardı buna... bana deseler ki tüm zamanların en yakışıklı otobüsü hangisidir diye bu ve maraton derim, net. 



biraz müzik arası, o dönemlerde otobüslerde şoförlerin belki de en çok çaldığı şarkı şuydu:


elazığ murat turizm'le elazığ'a gidiyorduk gece 3 gibi otobüs (O303, namı diğer V8'di otobüs)  yine adıyaman gölbaşı mutlu dinlenme tesislerinde mola vermişti. dışarıdaki hoparlöre bu şarkıyı vermişlerdi. restoran kısmına girip pilav üstü az kuru fasülye ve yoğurt almıştım babamın önceden verdiği tavsiyeye uyarak. televizyonun altındaki masaya oturmuştum. bir yandan yemeğimi yiyip bir yandan tv'ye bakıyordum: calgonit bulaşık makinesi deterjanı reklamı vardı. oha reklamı buldum aq çöplük gibi ya bu youtube...


sonra bu calgonit, finish quantum oldu tabii.. neyse.. bu elazığ tatilinin sonbahar dönüşünde de babam arabada hep şu albümü ve özellikle de şu şarkıyı çalmıştı arabada:



benim için bu otobüs sevdasının yavaş yavaş sönmesine vesile olan otobüs mercedes'in ilk yüksek tavanlı otobüsü O403'ü çıkarmasından sonraya rastlar...  sonun başlangıcı gibiydi 403'ler hemen peşi sıra travego ve tourismo'yu çıkardı mercedes o yıllarda; man da fortuna serisini çıkardı cevap olarak mercedes'e. ve neoplan da starliner'i çıkardı o aralar; setra da s517hdh modelini çıkardı.. sonrası tufan hepsine de bindim hatta artık büyüdüğüm için ve istanbul'a da atanıştım o zamanlar, artık marka seçip ona göre bilet alıyordum... hepsi de uzay aracı gibiydi bu otobüslerin ve müthiş konforluydular hepsi de... ama hiçbir zaman bir mitsubishi maraton ve O304 olamadılar...

 bu otobüsler ya büyüdüğüm için ya da başka bir nedenden bilinmez hep biraz mekanik geldi bana ve sevemedim yeterince bunları yukarıdakiler gibi asla, o yüzden sadece fotolarını bırakıyorum buraya







 neyse böyleyken böyle... daha geniş daha güzel anlatmak isterdim hayatımın bu en önemli bu en beni beni ben yapan döneminin öznesi olan bu mevzuyu ama neyse her şeyi de anlatmaya gerek yok... seç turizm'in neoplan starliner'ine son bindiğim tarih 2017'nin 27 ocak günüydü, adana'ya geliyordum... bir daha hiç binmedim neoplan straliner'e...neyse. 

bir iki düzenleme yaptım yine de hepten de özensiz olmasın diye yazı. 29 ocak'ta doğum günümde yayınlamak istedim niye bilmiyorum.. üniversitedeyken yani türkoloji lisansındayken otogara gidip rastgele ilk gözüme çarpan kalkmak üzere olan otobüse binip bir yerlere giderdim daha doğrusu otobüs nereye gidiyorsa oraya giderdim. otogarlarla ilgili notlar alırdım. soğuk bir kış gecesi niğde otogarında otobüse binen genç bir kızla erkeğin niğde çıkışında polisin indirmesini hatırlıyorum. kız 18 yaşında olduğu halde indirmişti polis, ısrarla kimliğini göstermek ve inmek istemiyordu kız. ne olmuştu sonrasında ne yapıyordur acaba o kız ve oğlan şimdi? otobüs tokat yıldızı seyahat'e ait bir O403 Otomarsan'dı. indiler, inerken arkamda oturan bir teyze "kaçmışlar" dedi. bunu dinliyordum, kafamı cama dayamıştım, kar yağıyordu bir yandan:



neyse doğum günüm kutlu olsun.


aytok ismi için yapılmış olan video yoktu neyse sonuçta bu isim de doğduğumdan beri benimle :)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.