1 Mayıs 2014 Perşembe

talking about a revolution

bir güzel ablamızdır tracy chapman abla. onu ilk kez solculuk oynadığım toy zamanlarda tanımıştım. anlamıyordum pek ne dediğini şarkıda ama devrim diyordu. "fısıltı gibi" devrim diyordu. dünyanın en güzel sözcüğünü denge profiline ulaşmış bir ırmağın akışı gibi söylüyordu: öyle sessiz öyle biteviye. ben devirimi çok sevmiştim ey kari. kimsenin kimseyi aşağılamadığı, hor görmediği bir ülkenin hayali, bana ilk içilen sigaranın verdiği o tarifi namümkün hazzı veriyordu. bu yolda bir ömrü çürütemedim ben; çürütene bin selam olsun. hiç olmayacak bir kadını sevmek gibi hep sevdim ama devrimi. stalin yoldaş meşhur Stalingrad direnişi için moskova radyosundan halka seslendiği son konuşmasını "bayram bir gün bizim sokağımıza da gelecektir" diye bitirir. bayram bizim sokağa da gelecektir bunu biliyor ve istiyorum. ince memed'e kan kusturan abdi ağaların olmadığı bir ülke olacak burası bir gün. joan baez ablanın da dediği gibi "bir gün mutlaka" olacak. bayrağının rengini "abdi ağaların" kanından alacak bir ülke olacak. buna "ütopya" diyor abdi ağa gibiler ve onların kapatmaları. değil mi ki oscar wilde "ütopya ülkesini göstermeyen bir dünya haritasına göz atmaya bile deymez" diyecek.
 "...dikenlidüzü bu düzlüklerden biridir. dikenlidüzü'ne beş kadar köy yerleşmiştir. bu beş köyün beşinin de insanları topraksızdır. cümle toprak abdi ağanındır." abdi ağa'nın toprakları varsa, onu her daim kollayıp koruyan kaymakamları varsa ince memed'in de çelik gibi parlayan gözleri vardır. o gözler abdi ağaların kabusu olacaktır hep, olmuştur da. sıkıldıysan okumaktan biraz müzik arası verelim mi ey kari:


işte böyle ey kari. abdi ağalar varsa ince memed'ler de vardır. abdi ağa uzun çöpse ince memed kısa çöptür. ve eskiden beri "kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.