15 Aralık 2011 Perşembe

8 Aralık 2011 Perşembe

her şeye geç kalmak


"Radyoda sevdiğin şarkıyı son anında yakalamak gibi seninle tanışmamız." Bunun üzerine bir şeyler yazmak istiyorum ama çok fena uykum var ve hastayım. Yine de bu cümleyi not düşmek istedim işte:
"radyoda sevdiğin şarkıyı son anında yakalamak gibi seninle tanışmamız."

28 Kasım 2011 Pazartesi

tarantula

ezberimde kalmış bir şiir var. nerede nasıl ezberlemişim hiç hatırlamıyorum. işin kötüsü şiirin kime ait olduğunu da bilmiyorum. ufak bir google araştırmasıyla bulanabilir muhtemelen kime ait olduğu ama ne bileyim içimden gelmiyor hiç.

gece oldu mu
sev beni. sev beni tarantula
hüznünle zehirle beni.
beni intihar et tarantula.
acıma itaat et
hep bana gül!
hayatı unutturma

niye ezberimde kalmış bu şiir? sadece güzel olduğu için mi yoksa bir anısı olduğu için mi ezberlemişim. şiiri ilk duyduğum günü hatırlıyorum ama. yanımda albert camus'un yabancı romanı vardı. onun son sayfasına yazmıştım. sonra da ezberlemiştim hemen. sürekli yabancı'yı okuyup aylak aylak gezdiğim günlerim vardı üniversitedeyken. iyi bir şiir değilmiş bendeki bir şeye dokunmuş olmalı ki ezberlemişim. neye dokunmuştu acaba?

26 Kasım 2011 Cumartesi

bir uyumsuz rastlaşma

bir uyumsuz rastlaşma:
---yangın---------------------------------------------deprem---
----------lardan-----------------------------------lerden--------
--------------geliyorum-------------------geliyorum------------
---------------------dedi----------------dedi---------------------
------------------------adam--------kadin-----------------------
----------------------------------ve--------------------------------
----------------------------dep------yan--------------------------
----------------------rem-----------------gın----------------------
-----------------lere---------------------------lara----------------
-----------gitti------------------------------------gitti-------------
----yıkık-------------------------------------------------yanık----

metin altıok

Ben de Orhan Veli gibi düşünüyorum. Şiirde anlatılmak istenileni sözcüklerle resmetme kaygısı söze bir darbedir. Ama bu şiir, bu minval üzere tüm düşünceleri nüanse edebilecek denli güçlü bir şiir olması nedeniyle Orhan Veli'nin kaligramla ilgili düşüncelerinden vareste tutulabilir.

Şiirle ilgili asıl sormak, söylemek istediğim bunlar değil yine de ama. Bir kadınla erkeğin rastlaşmasını uyumsuz kılan saikler nelerdir?

19 Kasım 2011 Cumartesi

Kevir yahut Bir Tarih Olarak Beliren Coğrafya

Ali Şeriati'nin "anlatacaklarım seslenilensizdir" diyerek kaleme aldığı bir kitap. Her şeyin kötüye gittiği günlerin kitabıdır. Bu ktabı kaç defa okudum bilmiyorum . Ama şu sıralar raftan tekrar indirdim bu kitabı. Fakat kitabı tekrardan okumaya başlayacak olmama neden,  her şeyin kötüye gitmesi değil bu defa. Sadece ,sanırım, her şey kötüye gidecek. Okuyalım bakalım ne demiş Şeriati:"
Ne yazsam gönlüm doyuma ulaşmıyor! Bu günlerde yazdıklarımın tümü, yazılmasının yazılmamasından daha iyi olacağına inanmadığım yazılardır. Arkadaş, doğrular, dosdoğrular... hep söylenmez.
....
"Gerçekten de sevginin dokunulmazlığına andlsun; bu yazdıklarımla "mutluluk" dolu bir yol mu, yoksa "acılar" dolu bir yol mu yürüyorum bilmiyorum.
Gerçketen de, bu yazdıklarımın "boyun eğmek mi yoksa "baş kaldırmak" mı olduğunu bilmiyorum. "

Propp'un yerinde bir tespitiyle, hemen tüm masallarda, halk hikayelerinde sorunlar içinden çıkılmaz bir hal alınca hikaye kahramanı bir yolculuğa çıkar ve bu yolculuğun sonunda o içinden çıkılmaz sorunlar hallolur mutlaka. Peki ama Çölde  yolculuğa çıkan birisi nereye varacaktır, yolda nelerle karşılacaktır ve döndüğünde sorunlar bir çözüme kavuşacak mıdır? Çöle doğru çıkılan bir yolculuk tüm bunlara ne yanıt verecek?


Çıkalım bakalım yola, dönersem ıslık çalarım.

13 Kasım 2011 Pazar

muzaffer tayyip uslu; garip ve kan üzerine


bu ilaç biraz daha erken bulunsaydı muzaffer tayyip belki de çok daha uzun yaşayabilirdi
muzaffer tayyip; cumhuriyet dönemi şairleriniden. 1922 yılında istanbul'da doğdu. 1946 yılında henüz 24 yaşındayken zonguldak'ta veremden öldü. onun şiirini yaşadığı dönemin "moda" şiiri garip''le açıklamak adettendir. doğrudur da bu tespit. sözgelimi evadoksiya'yı okuyalım:

"inkâr etmiyorum ki
öpmesine öptüm evadoksiya'yı
hem de zeyrek yokuşunda öptüm
sinemaya da götürdüm
fakat ben o zaman
deli gibi seviyordum onu
sanırsam, o da beni seviyordu
sevmese ıslık çalar mıydı
saat ondan sonra
cabuk gel diye."

garip şiirine aşina olan birinin bu şiiri garipçilerden birinin şiiri sanması işten bile değildir.
ama yeterli midir muzaffer tayyip'i sadece garip'le açıklamak? hayır. onun şiiri ancak garip ve verem'le birlikte okunduğunda gerçek anlamını ve estetik değerini bulur. yine sözgelsin onun en tipik şiiri "kan" a:

"önce öksürüverdim
öksürüverdim hafiften,
derken ağzımdan kan geldi
bir ikindi üstü durup dururken

meseleyi o saat anladım
anladım ama, iş işten geçmiş ola
şöyle bir etrafıma baktım,
baktım ki yaşamak güzeldi hâlâ

mesela gökyüzü
maviydi alabildiğine
insanlar dalıp gitmişti
kendi âlemine"

ve bu yazdıklarımı destekleyecek bir mektubu aşağıda. mektup garip şairi oktay rifat'a. konu verem. okuyalım:

"sevgili oktay ağabey,
seni yine rahatsız edeceğim, benim sanatoryum işi arap saçına döndü. ben işleri yoluna koydum diye sevinirken, az evvel, dairede şöyle bir tebligatta bulundular: "sen iki seneyi doldurmadığın için, biz sana ancak "200" lira kadar bir yardımda bulunabiliriz. halbuki sanatoryumda üç ay yatacağıma göre "900" lira kadar bir para lazım. "700" lira verirsen, seni sanatoryuma yatırırız." bu acayip, bu antika, tebligat karşısında şaşırıp kaldım. ne yapacağımı bilmiyorum. oktay ağabey, işittiğime göre "yardım sevenler" cemiyeti ve "kızılay" benim vaziyetimde bulunanlara yardım ediyormuş, acaba oradan bir şey yapılamaz mı? yahut buraya tepeden inme bir şey yapmanın imkanı yok mu? çok iyi biliyorum ki kuvvetli bir piston olsa böyle bir hadiseyle karşılalaşmayacaktım.
oktay ağabey, biliyorum sana çok yük oldum. fakat ne yapayım? senden başka derdimi kimse dinlemiyor. senden kısa bir zaman içinde müspet veya menfi cevabını bildiren mektubunu bekliyorum. selamlar. her ne kadar tanımıyorsam da yengemiz sabiha hanıma da ayrıca selam eder ve samih'in gözlerinden öperim."

michiganlı ölmüş şair theodore roethke'yi okurken katlanan sadelik

bir düşe uyanıyorum ve ağırdan alıyorum şiddetimi
öfkemi bağırıyorum baskın getirilmiş işbu sevinçte
fakirlik içre öğreniyorum o gidilmesi gereken yeri

hissederek yaşarız. burada bilinmesi gereken ne ki?
oluşumu dinliyorum yakalarken sağırdan sağıra teni
bir düşe uyanıyorum ve ağırdan alıyorum şiddetimi

sizler güya birliktiniz yitik oğula, şimdi neredesiniz?
cumhuriyet sahtesi gömük bilinç sizi! iliği kustum
usunçla ve giderken öğrendim o gidilmesi gereken yeri.

tek şiir hayatı da yener ama nitedir tabiatın sesçili
bir rüzgar ağsın gözlerden rengarenk yıldızlı merdiveni
o uyansın bir düşe yeniden ve ağırdan alsın şiddetini

işlek maddenin ayrıksı mizahı yansır keskin imgelemde
kokulu ayna ve sevdançin, öylece açık yeryüzünü al
sonra safran kan kesmiş giderken öğren o gidilen yeri

söz söz değildir yetke küllenmedikçe. bunu bilmeliydin.
uzak düşen her sır düşmektedir. ve nicel bize yakındır.
bir düşe uyanıyorum ve ağırdan alıyorum şiddetimi
giderken öğreniyorum gidilmesi pek gereken o yeri

mustafa ırgat


bu şiir bana hep Dostoyevski'nin İnsancıklar romanını hatırlatır. Bir de Hamlet'i... Şiddet harekettir burada.  Harekete geçmenin doruk noktasıdır şiddet. Oysa ne Makar Devushkin ne de Hamlet bir türlü şiddeti -hareketi- göstermez bize. Onlar hep şiddetlerini ağırdan alırlar, ertelerler yani.

12 Kasım 2011 Cumartesi

şiir yazmak

şairin dediği gibi, "iyi şiiri karanlıkta gelse ayak sesinden tanrım." ama bir şiir yazmak için gereken her neyse o yok bende. denemedim değil şiir yazmayı. ama beceremedim her seferinde de. bir tane yazdım ama: adı "geniş acılı üçgen" açılı değil yanlış anlaşılmasın, acılı. şiirde bariz bir Guillaume Apollinaire etkisi var. Apollinaire'yi bilenler farkedecektir bunu hemen. şiir şöyle:


                geniş acılı üçgen
geniş acılı bir üçgen çiziyorum içime
                        ben




       sen                             o

"sıradan" bir memurun şiir serüveni.

bir devlet memurudur behçet necatigil. çok sevdiği divan şairi necati beğ'in adını kendine soyad yapacak kadar seven memur necatigil her şeyin şiirini yazdı. en çok da kendi şiirinin şiirini yazdı. çoklayın bir aşk şiiri olarak bilinir ama değildir "solgun bir gül oluyor dokununca"  şiir behçet necatigil'in kendi şiir serüvenini anlattığı bir şiirdir. şiirlerini rastgele ufak kağıt parçalarına, sigara paketlerine yazan ve arasıra cebinden çıkarıp onlar üzerinde düzeltmeler yaparak oluşturan necatigil; kendine özgü bu yöntemi, bu yazma tekniğini anlatmıştır şiirde. şiirin ikinci bölümündeki

"nereye gitse bu akşam vakti
ellerini ceplerine sokuyor
sigaralar, kâğıtlar
arasından kayıyor usulca
eğilip alıyorum, kimse olmuyor"

bu dizeler tam da bu minval üzredir. ayrıca yine tam da burada cemal süreya'nın behçet necatigil şiirlerini nereye yazardı şiirini de hatırlamak yerinde olur:

"- nereye mi yazardı dizelerini
bir şey çıkmamış biletlerin kenarına yazardı."
...
- nereye mi yazardı dizelerini
ilaç kutularının üstüne yazardı.
...
- nereye mi yazardı dizelerini
kağıt peçetelere yazardı."
...

solgun bir gül ise onun kendi şiirine atfettiği bir imajdır. bir anlamda her şeyi karamsar algılayan her şeyin dışlanmışını gören, yaşayan şairin şiiri de gül değil solgun bir gül'dür.

30 Temmuz 2011 Cumartesi

yorum korkusu

"Normal" biridir Behçet Necatigil. Edebiyat öğretmenidir o. Birçok şairin hayatındaki iniş - çıkışlar onun hayatına uğramamıştır hiç. Fırtınalı bir hayatı yoktur yani şairin. "İşten eve, evden işe" bir hayatı vardır. Ama o da gitmek, uzaklaşmak ister. Fakat gidemez. Aile babasıdır, kocadır, memurdur... Ama yine de gitmek ister, gidecektir de içindeki mantıklı ses izin verse:

gitmek geçse aklımdan
hemen yorum
nereye, nasıl, ne zaman?
oysa ben vazgeçtim.
uyu yorum

demek geçse aklımdan git
git mi yorum
kime, nerde, ne zaman?
oysa ben haddim mi?
uyu yorum

ne gitmek gelir aklımdan
ne de git demek
eli kolu bağlı ben, ağzı dili bağlı
yaşa yorum
sevin emi yorum